Valeria Bunu Anlayamaz. Dilek Yılmaz

Читать онлайн.
Название Valeria Bunu Anlayamaz
Автор произведения Dilek Yılmaz
Жанр
Серия
Издательство
Год выпуска 0
isbn 978-625-6469-18-1



Скачать книгу

curcunasına rağmen zamanın alışılmışın gerisinde hızla aktığı bu yerde beni eğlendiren tek şey bu. Ha, bir de televizyonda dönüp duran çizgi filmler var, İngilizcem ancak onlara yetiyor.

      Akşamüstü güneşin çekilmeye başladığı saatlerde parkta yürüyüşe çıkıyorum. Buraya geldiğimiz günlerde koca parkuru tempolu adımlarla ara vermeden iki tur dönebiliyordum. Son iki haftadır sıkça verdiğim molalara rağmen bacaklarımın direnci yarı yolu tamamlamama dahi izin vermiyor. Ne zaman soluklanmak üzere banka çöksem en az bir kişi bebeğin cinsiyetini, doğuma ne kadar kaldığını ve başka çocuğum olup olmadığını soruyor. Merak edip söze giremeyen de var. Çekingenlikle ilgisi olduğunu sanmıyorum, burası zenginlerin yaşadığı bir bölge.

      Bir defasında kadının biri, “Bu teknik olarak ancak erkekler için geçerli olabilir” gibi bir şey dedi. Bunu yarım yamalak anladığım sözlerinden çok beden dilinden çıkardım. Aslında imasında haklılık payı var. Benim de Valeria hariç bütün çocuklarımı başkaları dünyaya getirdi, tıpkı çapkın erkeklerin çocuk sahibi olma hikâyeleri gibi. Bunu anlatmayı denediğimde apar topar iyi günler dileyerek yanımdan uzaklaşması komikti. Kilisede pazar ayininden çıkıp parkta vakit öldüren yaşlı bir Katolik için doğal kabul edilmeli belki; kim bilir, dönme ya da karnında yastık taşıyan bir deli olduğumu düşünmüş bile olabilir!

      Kaliforniya’da sahil kıyısında bir dublekste kalıyoruz. Burası doğuracağım çocuğun ailesinin tercihi. Eyaleti de onlar mı seçti, kliniğin kararı mı bilmiyorum. Önemli bir adamın çocuğunu taşıdığıma eminim, siyasetçi ya da mafya olabilir. Vize sorununun bir anda çözülmesinin başka açıklaması olamaz.

      Doğuma kadar bana Merdan refakat edecek. Bu embriyo transferini yapan Kıbrıs’taki kliniğin bakım kisvesi altında aldığı bir tür güvenlik önlemi. Kendimi rahat hissetmem için aynı bölgede ona ayrı ev tutacaklarını öğrenince buna gerek olmadığını söyledim. Bilmediğim bir yerde yapayalnız yaşama düşüncesi korkunç gelmişti. En azından fiziksel olarak…

      Pek konuşkan biri sayılmaz. Konuşmayı beceremediği için sustuğunu düşündüğüm de oluyor bazen. “Bu işi niye yapıyorsun ki,” diye sorduğunda yüzündeki tiksinti, acıma ifadesini bastırıyordu. İnsan bazen anadilinde sokak serserisi gibi kusursuzca sövebilmek istiyor, kelimeleri birbirinden koparan suskunluklara pay bırakmayan bir ustalıkla, dolgun ve onur kırıcı biçimde…

      Dünyada herkese yetecek kadar dert var. Pek dengeli dağılmasa da. Annesini aylardır görmeyen bir çocuk ve öde öde borcu bitmeyen bir ev benimkinin sadece bir kısmı. Hikâyemi anlatmayı denediğimde Merdan bir süre sessizce dinledi. Hiçbir şey söylemeden salondan çıktı sonra. Henüz tamamlamamıştım.

      Gebeliğin seyri ve genel ihtiyaçlarıma dair kısa konuşmalar dışında aramızdaki ilk ve son sohbet girişimi bu olabilir. Tepkisinin dindarlığıyla ilgisi var mı bilmiyorum, üç haftadır gündüzleri bir şey yiyip içmiyor.

      Aramızdaki görünmeyen mesafe o gün kuruldu. Kendi tarafından baktığında eminim ki burası biraz karanlık görünüyordu. Yevgeniy’i bilse tablo daha da karanlık bir hal alabilirdi. Ondan kimseye bahsetmedim. En başından beri. Gizlemek gerektiğinden değil, ilk gün evrak sorularından birine verdiğim bekâr cevabı elimden o an öylesine çıkıverdiğinden. Her cumartesi buranın saatine göre öğlen on ikide, orada akşam Valeria uyuduktan hemen sonra, olmayan erkek kardeşimle konuştuğumu sanıyor. Bu konuda bazı şüpheleri oluşmuş da olabilir. Çoğunlukla başka şeyle ilgilenir görünse de konuşurken üzerimde bir çift gözü hissediyordum. Aslında bazen bunun dışında da… Bir gece su içmek için kalktığımda onu salonun ortasında mastürbasyon yaparken yakaladım, karşısında kötü kayıt bir porno film açıktı, klinikteki sperm odasından yürütmüş olabilir. Aylarını geçireceği yere kabin boy bir çantayla gelip içine ilaç yerine porno film koymayı düşünmek on iki bin avroya burun kıvırdığı bu işi yapmaktan daha utanç verici. Panik halinde kendini koltuk minderlerinin içine gömüp kumandadan ekranı kararttı. İnsanlara küçük hatalar yapması için fırsat vermeli. O öğlen Yevgeniy’le konuşurken ona salondan çıkmasını ve özel görüşmelerimde beni yalnız bırakmasını söyledim. Artık görüşme saati yaklaştığında kendiliğinden dolaşmaya çıkıyor. Bu sayede Yevgeniy ile birkaç kez sanal seks bile yaptık. Hamilelikte arzunun yükseldiği ve karnın henüz davula dönmediği kısıtlı zaman diliminde yapılabilecek daha zevkli bir şey yok.

      Aylarca evden binlerce kilometre uzakta yaşama fikrinden başlangıçta çok korkmuştum. Hayal ettiğim kadar kötü olmadı. İlk zamanlar çalışmamak, çocuk bakmamak, akşamları bir evle uğraşmamak hoşuma bile gidiyordu. Sonra yalnızlık duygusu çöktü. Yavaş yavaş değil, bir gün birdenbire.

      Saat farkına geldiğimizden beri bir türlü uyum sağlayamıyorum. Bitmeyen jet lag gibi… Sistemin verdiği zorunlu mola, o meşhur gebelik uykusu bile çökmedi hiçbir akşam.

      Kıbrıs’a sıkça gidip geldiğim dönemde embriyolog, “Tabiatın cömert davrandığı kadınlardan birisin,” demişti. “Kıymetini bilmelisin.” Tabiat doğrudan para gönderse asıl cömertlik bu olurdu, zahmetsizce… Yine de yakınmak istemem, sadece geride bıraktığım şehirde bile yerimde olmak isteyen yüzlerce kadın var.

      Doğrudan taşıyıcılıkla başlayan az. Önce yumurtalarını satıyor herkes. Ben de öyle yaptım. İlk operasyonu herkesten gizlemiştim. Yevgeniy’in bile haberi yoktu. Birdenbire elime geçen bin avroyu açıklama güçlüğü olmasaydı bunu daha da sürdürürdüm. Anlatmam gerektiğini düşündüm ya da paylaşma ihtiyacından. Duygusal olarak etkilenip etkilenmediğimi sordu. Bu Yevgeniy için oldukça ileri bir aşama. “Hayır,” derken gözümden düşen birkaç damlaya engel olamadım. Sanırım daha çok aşağılanma hissiyle ilgili. Klinikle tanışmama vesile olan Olga dünyanın her yerine kök salma fikrinden hoşlandığını söylemişti. İlk seferde benimle aynı gün yumurtası alınan Gürcü, çok genç bir kadınsa bunu düpedüz fahişeliğe benzetti, kendimizden bir parçayı satıyoruz ve bunu sadece zenginler alabilir.

      Tanrı gibi patron da erkek. Daima. Bir kadının yumurtası başka bir kadının rahminde büyüyüp bir adam mutlu olsun diye üçüncü bir kadın tarafından büyütülecek. Karısına çocuğu isteyip istemediğini sormamıştır bile. Bu kısım biraz acıklı.

      Bunların hepsi herhangi bir anda insanın zihnine girip çıkabilir. Asıl sorun, ilk bakışta hesaba katılması kimsenin aklına gelmeyecek şeyler. Zaman burada benim için hâlâ hiçbir şey ifade etmiyor. Karıştırdığım sadece gün ve gece de değil. İnsan alıştığı toprağın dönüşümüne tanıklık edemediğinde mevsim geçişlerini bir türlü bütünüyle duyamıyor. Bir yere alışmak için önce kokusuna alışmak gerek. Elbette unutmak için de. Unutmak istemiyorum. Valeria’nın lavanta kokan saçlarını, Yevgeniy’in terini, yatak odamın rutubetini bile.

      Yevgeniy’den Valeria’yı bahçede videoya çekip göndermesini istedim. Ayrıntı vermeden. Bu duyguyu anlayabilecek derinlikte biri değil. Ağaçlarımı özlediğim kadar, sonbaharın geldiğine ikna olmaya da kendimden beklemediğim bir taşkınlıkla ihtiyaç duyuyorum.

      Merdan bütün donukluğuna rağmen konforum için elinden gelenin en iyisini yapıyor. Öbür kadınlar pizzaya makarnaya talim ediyor, bense özel menülerle hazırlanmış sofralardan önüme konanların bir kısmına çoğunlukla dokunmadan kalkıyorum. Sadece bu iş için görevli, öğlenleri eve yemek taşıyan birisi var. Geçen cumartesi sırf Merdan’ı sınamak için canım hiç de çekmediği halde gece yarısı incir istedim. Ertesi gün öğlene kalmadan ne yapıp edip buldu. İşin aslı, Valeria’ya hamileliğimde Yevgeniy’den onun yaptıklarının çeyreğini bile görmedim. Bunu sırf görev icabı yaptığını da düşünmüyorum. Önceki gün parkta uzun süre onu izledim. Bütün çocuklar