Название | Kızıl Odanın Rüyası IV. Cilt |
---|---|
Автор произведения | Сюэцинь Цао |
Жанр | |
Серия | |
Издательство | |
Год выпуска | 0 |
isbn | 978-625-6862-37-1 |
“Emredersiniz, efendim!” dedi Lai Da birkaç kere. Derhâl gidip bunları dışarıda toplanan hizmetkârlara iletti. Hepsi konuyu dikkate aldı.
Çok geçmeden ana kapıda beklenmedik bir hareketlilik oldu. Keçeden bir şapka, mavi pamuklu bir ceket, deri yamalı ayakkabı giymiş, güçlü kuvvetli bir adam gelip, kapı görevlilerinin önünde eğilerek selam verdi. Görevliler adamı tepeden tırnağa inceleyip, nereden geldiğini sordular.
“Güneydeki Zhen ailesinden.” dedi adam. “Efendimden bir mektup getirdim, lütfen Sör Zheng’a verir misiniz?”
Adamın Zhen ailesinden geldiğini öğrenen kapı görevlileri ayağa kalkıp ona yer verdiler.
“Yorgunsundur. Otur. Mektubunu teslim edeceğiz.”
İçlerinden biri hemen gidip Jia Zheng’a adamın geldiğini bildirdi ve mektubu verdi. Jia Zheng açıp okumaya başladı.
Sevgili Zheng,
Kuşaklar boyunca iki aile yakın bir arkadaşlık ve karşılıklı anlayış içinde yaşadı. Biz sizin şanlı ailenize hep büyük bir saygı besledik. Çirkin kabahatim için bin ölüm cezası bile yetmezdi ama istisnai bir merhamet lütfuyla, daha hafif bir ceza alarak sınıra sürgüne gönderildim. Hiçbir şeyimiz kalmadı, ailemiz dağıldı. Uşağımızın oğlu Bao Yong yıllarca bana çok iyi hizmet etti. Çok büyük bir beceriye sahip olmasa da dürüst ve güvenilir bir gençtir. Eğer onu alıp evinizde bir iş verebilirseniz, size sonsuz bir minnet duyarım. Mektubumun amacı budur, ilk fırsatta tekrar yazarım.
Jia Zheng gülümsedi.
“Bizimkiler bize fazlayken şimdi Zhenler kendilerininkini göndermek istiyor.” diye düşündü yüksek sesle. “Ama Zhenlerin tavsiye ettiği birisini geri çeviremeyiz, bir yer bulmamız lazım.”
Kapı görevlisine döndü.
“Adamı bana gönderin ve kalacağı bir yer ayarlayın. İşe yarayacağı bir pozisyon vardır.” dedi.
Kapı görevlisi gidip Bao Yong’u getirdi. Delikanlı kendisini yere atıp, Jia Zheng’ın önünde üç kere secde ettikten sonra ayağa kalktı.
“Efendim selamlarını yolladı.” Tek dizini yere koyup, “Bao Yong da saygılarını sunuyor, efendim.” dedi.
Jia Zheng, Zhen Yingjia’yı sordu ve Bao Yong’u inceledi. Yaklaşık bir buçuk metre boyunda, geniş omuzlu, güçlü yapılı, gür kaşlı, yumru gözlü, uzun sakallı, esmer tenli biriydi. Kolları yanlarında, saygılı bir şekilde duruyordu.
“Doğduğundan beri Zhenlerle misin, yoksa birkaç yıldır mı hizmet ediyorsun?” diye sordu Jia Zheng.
“Doğduğumdan beri, efendim.”
“Neden şimdi ayrılmak istiyorsun?”
“Ben istemedim, efendim. Beyefendi ısrar etti, tıpkı onlara olduğu gibi size de hizmet edebileceğimi söyledi. Bu yüzden geldim.”
“Efendin ve ailesi düştükleri bu güç durumu hiç hak etmediler.”
“Böyle şeyleri söylemek belki bana düşmez ama efendim çok iyi bir insan. Herkese karşı çok dürüst olduğundan bunlar başına geldi.”
“Ama dürüstlük çok büyük bir erdemdir.”
“Çok fazlası her zaman işe yaramıyor. Bazıları bundan rahatsız oluyorlar.”
“Eğer durum buysa, adaletin yerini bulacağından eminim.” dedi Jia Zheng gülerek.
Bao Yong tam bir şey diyecekken, Jia Zheng devam etti.
“Efendinin Baoyu adında bir oğlu olduğunu duydum, doğru mu?”
“Doğru, efendim.”
“Derslerine çalışıyor mu peki?”
“Çok ilginç bir soru, efendim. Bu tuhaf bir hikâye. Efendi Baoyu bazı açılardan babasına benziyor. Çok dürüst biri. Son zamanlara kadar hayatını kız kardeşleri ve kuzenleriyle oynamaya adamıştı. Beyefendi ve hanımefendiden birkaç kere dayak yedi ama pek faydası olmadı. Bir iki yıl önce, hanımefendi başkente gittiğinde, Efendi Bao çok ciddi şekilde hastalandı. Uzun bir süre hayatından umut kesildi. Babası da neredeyse endişeden ölecekti. Cenaze kıyafetleri bile hazırlanmıştı. Sonra çok şükür iyileşti. Ayağa kalkınca, bir kemer altından geçtiğini, orada bir kadınla karşılaştığını, kadının kendisine dolaplarla dolu bir tapınak gösterdiğini söyledi. Bu dolaplarda bir sürü kayıt defteri varmış. Sonra kızlarla dolu bir odaya girmiş, meğer onlar hayalet ve iskeletmiş. Çok korkup çığlık atınca uyanmış. Bu olaydan sonra babası onu doktora gösterdi ve yavaş yavaş iyileşti. Bu sefer kız kardeşleri ve kuzenleriyle dilediğince oynamasına göz yumuldu. Ama tamamen değişeceği kimin aklına gelirdi ki! Artık eski oyunlarından zevk almaz oldu. Şimdi işi gücü dersler ve kitaplar. Kimse ilgisini dağıtamıyor. Aile işlerinde babasına yardım etmeyi de öğreniyor.”
Jia Zheng sessizce düşüncelere daldı.
“Şimdi gidebilirsin. Sana uygun bir iş çıktığında, bir görev vereceğiz.” dedi sonra.
“Teşekkür ederim, efendim.” dedi Bao Yong ve odadan çıktı. Hizmetkârlar ona kalacağı yeri gösterdiler. Bu konuyu burada bırakıyoruz.
Birkaç gün sonra Jia Zheng erkenden kalkıp, ana kapıdan çıkarak Bakanlığa giderken, kapı görevlileriyle hizmetkârların toplanıp sohbet ettiklerini fark etti. Sanki kendisine söyleyecekleri bir şey varmış gibi fısıldaşıp mırıldanıyorlar ama doğrudan söyleyemiyorlardı. Birisini yanına çağırdı.
“Neler oluyor öyle? Köşelerde fısıldaşmalar da ne?” diye sordu.
“Söylemeye cesaret edemedik, efendim…” dedi hizmetkâr.
“Neyi?” dedi Jia Zheng.
“Şey, efendim. Bu sabah kalkıp kapıyı açtığımda, üzerinde kötü şeyler yazan bir kâğıdın kapıya sıkıştırıldığını gördüm.”
“Neymiş? Nasıl şeyler?”
“Sudaki Ay Manastırı’nda olan rezilliklerle ilgili.”
“Göster bakayım!”
“Almaya çalıştım ama o kadar sıkı yapıştırılmış ki çıkaramadım. Yazılanları kopyalayıp kâğıdı oradan kazıdım. Li De bir tane daha buldu. Bana gösterdi, onda da aynı şeyler yazıyordu. Durum bu, efendim.”
Adamdan kâğıdı alan Jia Zheng okumaya başladı.
Jia Qin şanslı bir genç,
Aile tapınağının sorumlusu.
Onca kızın arasında tek erkek,
İçkisi, kumarı, fuhşu!
Serserinin teki orayı yöneterek,
Rong Konağı’nı rezil edecek!
Jia Zheng öfkeden köpürdü. Başı döndü, gözleri yuvalarından fırladı. Kapıdaki görevlilere bu konudan kimseye söz etmemelerini tembihledi ve başka bir not var mı diye etrafın didik didik aranmasını emretti. Hemen Jia Lian’i çağırttı.
“Söylesene, Demir Eşik Tapınağı’nda kalan rahibeler ve Taocu rahibe adaylarının durumlarını bizzat kontrol ettin mi hiç?” diye sordu.
“Bizzat