Название | Kızıl Odanın Rüyası III. Cilt |
---|---|
Автор произведения | Сюэцинь Цао |
Жанр | |
Серия | |
Издательство | |
Год выпуска | 0 |
isbn | 978-625-6862-36-4 |
Aşçı Liu hâlâ oradayken, hasta çocuğun konaktan iş arkadaşları ziyaretine geldiler. Aralarında Odalık Zhao’nun yeğeni Qian Huai de vardı. Babası muhasebe dairesinde çalışıyordu. Qian Huai’nin işi de Jia Huan’ı okula götürüp getirmekti. Para kazanan bir bekâr olarak uzun zamandır Fivey’ye hayranlık duyuyordu ve geçmişte aracılar vasıtasıyla birkaç kere kızı istetmişti. Fivey’nin ailesi bu işe karşı değildi ama Fivey doğrudan bir şey demese de davranışlarıyla bu fikrin kendisi için hiç de uygun olmadığını belli edince, onaylamaya kalkışmadılar. Son günlerde Fivey’nin Bahçe’de işe başlayacağı lafları edilince, Qian Huai’yi müstakbel damatları olarak görmeyi iyice bıraktılar çünkü dört beş yıllık hizmetten sonra Fivey dışarıdan kendi seçtiği biriyle evlenme özgürlüğüne sahip olacak gibi görünüyordu. Durumu gören Qian Huai’nin ailesi de bu konuyu kapatmayı uygun buldu. Ama Qian Huai için öyle değildi. Fivey reddedince onuru kırılan delikanlı inatla kız karısı olana kadar peşini bırakmayacağına yeminler etmişti. Şimdi arkadaşlarıyla hasta ziyaretine geldiğinde Fivey’nin annesini de orada bulunca hâliyle çok şaşırdı. Aşçı Liu da misafirlerin içinde Qian Huai’yi görünce aynı şekilde afallayıp, çok işi olduğu bahanesiyle gitmek üzere kalktı.
“Bir fincan çay içseydin.” dedi ağabeyi ve yengesi. “Yeğenini düşünüp gelmen büyük incelik!”
“Bahçe’de yemek beklerler.” dedi Aşçı Liu. “İşim olmadığında yine gelirim.”
Yengesi bir çekmeceden küçük bir paket çıkardı. Dış kapının köşesinde paketi gülerek Aşçı Liu’nun eline sıkıştırdı.
“Dün ağabeyin kapıdan dönerken getirdi. Beş gündür orada görevliydi, onca zaman hiç bahşiş verilmemiş. Sonra dün birdenbire Guangdong’dan yüksek mevkiden biri gelmiş, üç sepet bu beyaz şeyden getirmiş. Kurt mantarı diyorlar. İki sepet efendiler, bir sepet de kapıdakiler için. Bu ağabeyinin payı. Dün gece açıp baktım. Çok güzel bir şey, bembeyaz. Her sabah anne sütüyle bunun bir parçası karıştırılıp yenirse vücudu güçlendirirmiş. Anne sütü bulamazsan inek sütü, hatta su bile olur. Tabii hemen aklımıza Fivey geldi. Tam ona yarar bir şey. Bu sabah bir hizmetçiyle size gönderdim ama kapınız kilitliymiş. Fivey’yi de yanında götürmüş olabileceğini söyledi. Gelip kendim getirmeyi düşündüm ama hanımefendiler evde olmayınca giriş çıkışlar konusunda katı olacakları aklıma geldi, içeride ne işim olduğunu soracaklardı. Zaten bir iki gündür içeride dolaşan çirkin dedikoduları duydum. Beni de bir şeylere bulaştırırlar diye korktum. İyi ki sen geldin, kendin götürürsün.”
Aşçı Liu teşekkür edip gitti. Bahçe’nin köşedeki kapısında sırıtan bir görevli yolunu kesti.
“Neredeydin, teyzeciğim? İçeriden iki üç kere seni sordular. Her yerde seni aradık. Nereden geliyorsun? Sizin ev bu tarafta değil. Şüpheli bir durum var ortada.” dedi.
“Seni küstah maymun!” diyerek güldü kadın.
Konuşmalarının devamı sonraki bölümde.
61. BÖLÜM
Baoyu kız kardeşini korumak için bir hırsızlığı üstlenir.
Pinger bir yanlışlığı düzeltmek için yetkisini kullanır.
Aşçı Liu Bahçe’ye geri dönerken görevli bir delikanlı yolunu kesmişti.
“Sizin ev bu tarafta değil. Şüpheli bir durum var ortada.”
“Seni küstah maymun!” diyerek güldü kadın. “ ‘Teyzeciğim’ öyle mi? Teyzen kendisine bir sevgili bulursa, bir enişten daha olur, ne diye endişeleniyorsun! Hemen kapıyı aç da beni içeri al, delikanlı, yoksa o pis saçından tuttuğum gibi koparırım! Haydi, çabuk ol!”
Genç serseri dediğini yapacağına ona takılmaya devam etti.
“Seni içeri alırsam, benim için birkaç tane kayısı aşıracağına söz ver. Uzun zamandır burada seni bekliyorum. Sakın unutma, yoksa bir dahaki sefere gece yarısı bir şişe şarap ya da biraz yağ için dışarı çıktığında kapıyı açmam. Orada bağırıp durursun, cevap bile vermem.”
“Deli misin nesin sen!” dedi aşçı. “Artık öyle şeyler yapamıyoruz. Bugünlerde Bahçe kadınlar arasında paylaştırıldı. Hepsi gözünü oymaya hazır hâlde bekliyor. Meyve ağaçlarından birinin altında yürümeyegör, şahin gibi gözlüyorlar seni. Bir meyve koparmanın hiç imkânı yok. Daha dün erik ağacının önünden geçiyordum, yüzümde vızlayan bir arıyı kovalamak için elimi kaldırdım, yaşlı teyzelerinden biri beni gördü. Ne yaptığımı fark edemeyecek kadar uzaktaydı. Erik topluyorum sanmış. Ah, nasıl bağırdığını duyman lazımdı! ‘Sakın alma onları! Daha ilk meyveleri dağıtmadık. Hanımefendiler geri dönene kadar hiç kimse o eriklere elini bile süremez. Zamanı geldiğinde payını alırsın!’ dedi. Herhâlde eriğe hasret kaldığımı sandı. Ben de pek nazik olamadım, ağzının payını verdim. Meyve istiyorsan öteki teyzelerine sor, oğlum, benden fayda yok. Benden meyve istemek, ambar faresinin kargadan darı istemesine benzer. Uçan kuşun var da ambardaki farenin yokmuş gibi.”
“Vay vay!” dedi delikanlı alaycılıkla. “Veremiyorsan veremiyorsun; lafı bu kadar uzatmaya gerek yok! Herhâlde bana hiç ihtiyacın olmayacağını sanıyorsun ama olacak. Senin Fivey içeride işe girince, her zamankinden daha çok bana ihtiyacın olacak.”
“Bakalım daha neler çıkaracak!” dedi aşçı. “Sen ne işinden bahsediyorsun?”
“Numara yapmana gerek yok.” dedi delikanlı. “Biliyorum ben. İçeride bağlantıları olan tek kişi sen değilsin. Benim de var. Sürekli dışarıda çalışıyor olabilirim ama içeride bana haberleri taşıyan iki kuzenim var. Benim bilmediğim pek fazla bir şey yok.”
O anda yaşlı bir kadının sesi araya girdi.
“Haydi, küçük maymun, Bayan Liu’yu hemen içeri al! Şimdi gelmezse yemekler zamanında hazır olmayacak.”
“Merak etme, geliyorum!”
Aşçı Liu delikanlıyı itip geçti, kapıyı kendisi açtı ve koşarak mutfağa gitti. Yardımcılarından birkaçı orada bekliyordu. O olmadan inisiyatif kullanamadıklarından hiçbir şey yapmadan, boş boş duruyorlardı.
“Fivey nerede?” diye sordu kadın.
“Çay odasındaki kuzenlerini görmeye gitti az önce.” dediler.
Aşçı Liu daha sonra kızına vermek için kurt mantarı paketini bir yere kaldırdı ve farklı daireler için yemek kutularını hazırlamaya girişti. O bu işle uğraşırken Yingchun’ün küçük hizmetçisi Lianhua geldi.
“Siqi bir kâse hafif pişirilmiş yumurta kreması istiyor.” dedi.
“Biraz zor o iş!” dedi Aşçı Liu. “Neden bilmem ama bu yıl tavuk yumurtaları çok nadir bulunuyor. Şu sıralar tanesine on sikke istiyorlar, o zaman bile bulursan şanslısın. Geçen gün hanımefendinin yeni doğum yapan akrabalarından birine hediye göndermek istediklerinde, dört beş satın almacı çarşının altını üstüne getirdi. Ancak iki bin tane bulmayı başardılar. Ben nereden bulayım? Söyle ona başka zaman istesin.”
“Geçen