İrade Terbiyesi II Zihinsel Çalışma ve İrade. Jules Payot

Читать онлайн.
Название İrade Terbiyesi II Zihinsel Çalışma ve İrade
Автор произведения Jules Payot
Жанр
Серия
Издательство
Год выпуска 0
isbn 978-625-6865-34-1



Скачать книгу

için çevirmişti.) Yaşlı gözlerle, onu derinden sarsan bir acıyı benimle paylaşmak istediğini söyledi. Birdenbire ama çok geç kalınmış bir şekilde kitabımı okumanın ona boşa çaba harcadığı ve hayatını kaçırdığı kanısını vermişti. Geçen zamanın onarılamaz oluşunun (Yaklaşık 60 yaşındaydı.) bu dünyadaki cehennem olduğunu ve hiçbir umut ışığının aldanmışlığın yakıcı pişmanlığını hafifletemeyeceğini söylüyordu.

      Ben de kendi enerjimi, deneyimlerimi gençlerle paylaşmayı görevim kabul etmek yerine, sonu olmayan hırslarla neredeyse israf edecektim. Ülkemizin insan açısından hızla yoksullaştığı zamanda her türden enerjiye ihtiyacı vardır. Günümüzde öğrencilerimiz her şeylerini vatanlarına borçlu olduklarını açıkça görmektedir. Şimdiki nesillerin yaptığı fedakârlıklar gerçekten inanılmaz! Fransa’yı görkemli bir yurt yapma duygusu ve düşünce mirasını bozulmadan gençlere aktarma amacı yoksa 1.500.000 kişi yaşamını niye yitirdi? Sahip oldukları enerji ve zekâ sermayelerini, varlıklarını borçlu oldukları ülkelerinde yeşertmeliler. Yine de her sermaye akıllıca yönetilemediğinde israf olmaya mahkûmdur.

      Yöntemsel bir çalışma izleyip dikkati, hafızayı ve sağlığı düzene koyan yasalardan yararlanmayı bildiğimizde entelektüel enerji sermayemiz, ne kadar sınırlı olursa olsun, pek çok şey ortaya çıkabilir.

      Gücümüz sınırlı, hayat ise kısadır. O hâlde kaderle mücadele ederken ihtiyatlı davranmak gerekir. Eğer beceriksiz oyuncular gibi oyunun başında başarısızlığa uğramak ve mat olmak istemiyorsak oyunun kurallarını öğrenme zahmetine girmeli ve harekete geçmeden önce iyi düşünmeliyiz. Oyunu iyi oynarken hoşgörülü bir rakiple karşı karşıya olduğumuzun farkına varırız. Bu rakip sadece kuralları öğrenmeyi reddedenler için merhametsizdir; ötekiler içinse oldukça cömerttir. Öyle ki bazen bir kalenizi hatta maceracı vezirinizi bile almaz.

      Başka bir deyişle kurallarını kavradığımız takdirde çalışma yöntemi, engelleyici hiçbir unsur teşkil etmez. Belki içinde tesadüften ve “turizmden” birer pay barındırabilir. Manzaraya bakmak, çeşitli kaynaklarda susuzluğunu gidermek, ormandan çiçekler toplamak elbette ki yasak değildir. Ancak bu küçük eğlence anlarında bile her akşam varılması gereken menzili unutmamak gerekir. Bu da sağlam adımlar ve takip edilecek istikamette kararlı bir yürüyüş demektir.

      Yola çıkarken tek bir koşul gerekli: İşini bilmek. İşimiz ister tahtadan bir levhayı düzleştirmek olsun ister demiri dövmek, ister odun kesmek, ister bir pencere camı takmak. Gücümüzü iyi kullanmak, nesnelerin yasasına boyun eğmek ve ortaya iyi bir iş çıkartmak için hepsinde edinilmesi gereken bilgiler mevcuttur. Eğer deneyimli bir işçi tecrübelerini bizimle paylaşmaz, yanlış noktalarımızı düzeltmezse biz nasıl yapıldığını anlayana kadar yorgun düşer ve o işi yanlış yaparız. Bu da enerji ve zaman kaybı demektir çünkü gözlemcilerin nesiller boyu adım adım geliştirdiği yöntemleri kendi başımıza bulduğumuzu ileri süremeyiz. Kurşun bir boruyu lehimlemek için içyağının gerekli olduğu bilgisi, bir çırağın işin geleneği gereği öğrendiği sayısız keşifteki gibi aklımıza kendiliğinden gelmez. Her şeyi, hatta yumurta haşlamayı bile öğrenmek durumundayız.

      Oysa dünyanın en hassas ve en zor işi söz konusu olduğunda belirsiz istikametlerin yeterli olduğu yanılgısına kapılırız.

      Belirsiz istikametle neyi kastediyorum? Çoğu zaman böylesi temel bir mesele üzerinde düşünmeyen öğretmenlerimiz bize anlamsız öğütler verir; bunlar her zaman amacından sapmış tavsiyelerdir. Asıl önemli olan az ve içerik olarak zengin sayfalar okumakken sürekli “Çok kitap okumalısınız.” diye tekrarlarlar.

      Deneyimlerime dayanarak her yüz öğrenciden birinin kendi enerjisine, hafıza kalitesine, sağlık durumuna göre çalışma yöntemi seçmeleri konusunda en ufak bir fikrinin bile bulunmadığını söyleyebilirim. Kimse, hiçbir zaman o öğrenciyi böylesine zaruri bir konu üzerinde düşünmeye yönlendirmemiştir. Lisede dil bilgisi kuralı ya da sözlüğe başvurmayı bilmeyen öğrencilerle çok karşılaştım. Çünkü bu onlara daha önce öğretilmemişti. Derste yanına oturduğum, zavallı bir dokuzuncu sınıf öğrencisi fiil çekimlerini sözlükte bulmayı bilmediğini sıkılarak itiraf etmişti. Metin özetlemeyi de bilmiyorlardı. Bu öğrencilerin onda dokuzu Latince bir tercümenin ne tür bir çaba gerektirdiğine dair fikir sahibi değil. Herhangi bir işle görevlendirildiklerinde nereden başlayacaklarını bilemezler. Oysa bu denli zayıf iradelerle yapılan her seçim, alınan her karar daima pahalıya mal olur. Kimse onlara “işe girişmeyi” öğretmez. Öğrenim sürecinin en zoruna terk edilmiş bu zavallı çocuklarda ise umutsuzluktan başka bir şey bulunmaz! Bu öyle bir umutsuzluktur ki cesareti kırılmış, donuk bir tevekküle dönüşür.

      Felsefe öğretmeni olarak bir gün, derste birden kalkıp öğrencilerin yanına oturdum ve beni altüst eden bir gerçekle yüzleştim. Çeyrek yılın sonunda öğrenciler dersimden hiçbir şey anlamamıştı. Bu durumun bende yarattığı farkındalıktan hoşnut bir şekilde, o günden itibaren yıldan yıla kolaylaştırdığım öğretim yöntemimin etkisini merakla takip ettim.

      Çocukların aklında hiçbir bilginin kalmadığı kalabalık sınıflarda edindiğim tecrübelerime3 dayanarak söylüyorum ki çoğu öğretmen, öğretim yöntemlerine öğrencilerin nasıl tepki verdiklerini hiçbir zaman tam anlamıyla incelememiştir.

      Umuyorum ki gelecek yüzyılda her eğitim kurumunda eğitim konusunda bilgili, psikolojide donanımlı biri çalışma yöntemlerinin uygulamaya konulmasıyla ilgili görevlendirilmiş olur. Bu kişi, her çocuğa kendi doğasına ve ihtiyaçlarına göre yol gösterecek bir çalışma yöneticisi olacaktır. Öğrencilere bir dersi nasıl çalışmaları, sözlüğü nasıl kullanmaları, Latince bir tercümeyi nasıl yapmaları, nasıl kompozisyon yazmaları, nasıl not tutmaları ve onları nasıl sınıflandırmaları gerektiğini öğretecek… Onlara başarılı insanların hayat hikâyelerini ve gösterilecek küçük çabaların aslında ne kadar önemli olduğunu anlatarak öğrencilerin morallerini yüksekte tutacaktır. Bir öğrenci cesaretini kaybettiğinde onun bu enerji düşüklüğünün nedenlerini araştıracak ve gereken ilacı tatbik edecektir. Her öğrencinin zayıf noktaları, yetenekleri, zihinsel alışkanlıkları, noksanlıkları, eğilimleri üzerinde çalışacak ve her birine ihtiyaç duyduğu yardımı sağlayacaktır.

      Bu çalışma yöneticisi gözlemlediği zihinsel çabaların sürekliliği, edindiği deneyim birikimi ve mesleki becerilerini göz önünde bulundurarak kişilik yapılarına göre uyarlanmış çalışma yöntemleri üzerine çıkarımda bulunacaktır. Böylelikle en iyi çabaların onlarla birlikte kaybolmamasını sağlayacak ve deneyimlerin savrulup gitmesine izin vermeyecektir.

      Ne seçkin zihinler, entelektüel çalışmalarını iyi organize edemediklerinden dolayı başarısızlığa uğradı. Kaç öğrenci yetersizlik hissinin yarattığı cesaretsizlikle, artık işlevini yitirmiş alışkanlıklara akıp gitti.

      Ben de zamanında organize bir şekilde çalışmayı bilemeyişimden sıkıntı duymaktayım. Eğer bilseydim büyük zaman kayıplarından, var olan gücümü anlamsızca heba etmekten, cesaretsizlik anlarından kaçınmış olacaktım ve daha az bir çabayla daha hızlı sonuçlar elde edecektim.

      Gençlerimiz muhteşem bir Fransa’yı yeniden inşa etme gücüne sahipler. Bu yüzden çalışmaları daha zahmetsiz ve verimli olmalı; bu, onların enerjilerini boşa harcamalarından kaçınmaları için gerekli. İşte bu amaçla, zihinsel çalışmanın öğrenimine dair bu kılavuzu gençlere sunmaktayız. Maksimum çabayla minimum sonuçlar elde edilen zamanlar olsa da eğer bu kitabı kendi kişiliklerine uyarlamayı bilirlerse minimum çabayla maksimum sonuçlara sahip olabilirler.

      BİRİNCİ KİTAP

      ÇALIŞMAYI



<p>3</p>

Jules Payot, L’apprentissage de l’art d’écrire.