Название | Vampir Öyküleri |
---|---|
Автор произведения | Артур Конан Дойл |
Жанр | |
Серия | |
Издательство | |
Год выпуска | 0 |
isbn | 978-625-99846-0-5 |
20 Eylül akşamı
Bu sabah bir grup adamla buzulun güneyini boydan boya geçtik, Bay Milne ve ekibi de aramalarını kuzey yönünde yaptılar. On ya da on iki mil boyunca, başımızın üzerinde defalarca uçan ve uçuş yüksekliğinden bir şahin olduğunu tahmin ettiğim bir kuş hariç, tek bir canlı izine rastlamadan ilerledik. Buz kütlesinin güney ucu, denizin içine doğru giderek inceliyordu. Bu incelmenin başladığı yere geldiğimizde adamlar durdular, ancak ben en sonuna kadar gitmekte, böylece hiçbir ihtimali atlamadığımızdan emin olmakta ısrar ettim.
Yüz metre kadar ilerlemiştik ki Peterheadli M’Donald ileride bir şey gördüğünü söyleyerek koşmaya başladı. Hepimiz bahsettiği şeyi görebiliyorduk ve biz de peşinden koştuk. Başta buzun üzerinde siyah bir karaltıydı fakat yakınlaştıkça bir adamın şeklini almaya başladı ve en sonunda da aradığımız adama dönüştü. Buzun üzerinde yüzüstü yatıyordu. Pek çok buz kristali ve kar tutamı koyu renkli denizci ceketinin üzerini örtmüştü. Biz yaklaştığımızda hafif bir esinti bu kar tanelerini yakalayarak havalandırdı ve etrafa savurdu, tam bir kısmı tekrar aşağı çökerken esinti onları tekrar havalandırdı ve dönerek denize doğru uzaklaştılar. Bana göre, bu sadece rüzgârda uçuşan kardan ibaretti ama adamların çoğu, başta bir kadın şekli gördüklerini ve bu şeklin eğilip Kaptan’ı öptükten sonra denize doğru hızla uzaklaştığını iddia ettiler. Ne kadar saçma görünse de, hiç kimsenin fikrini küçümsememeyi öğrendim artık.
Kaptan Nicholas Craigie’nin mutlu bir şekilde öldüğü açıktı; donmuş yüzünde geniş bir gülümseme vardı ve kolları hâlâ onu ölümün ötesindeki o karanlık dünyaya çağıran ziyaretçisini kollarında sımsıkı tutuyormuş gibi gergindi.
Aynı gün öğleden sonra onu geminin sancağına sarılı olarak denize bıraktık. Cenaze töreninde konuşmayı ben yaptım ve onun nazik kalbine çok şey borçlu olan adamları, sert denizciler olmalarına rağmen çocuklar gibi ağlayarak, Kaptan’ın hayatı boyunca kendine özgü yöntemlerle etrafına saçtığı sevgisinin karşılığını gösterdiler. Töreni boş, kasvetli bir şapırtı ile bitirdik; o aşağı doğru bizden uzaklaşırken, onu izledim. Denizin derinliklerinde ufak beyaz bir şekil olana ve sonra da karanlıkta tamamen kaybolana kadar… Denizin ölülerini özgür bırakacağı ve NicholasCraigie’nin buzların arasından yüzünde bir gülümsemeyle ve kolları sıcak bir karşılamaya hazırlanır gibi uzanmış şekilde çıkacağı güne dek, orada derinliklerde, sırları, kederi ve tüm diğer gizemleri kalbine gömülü olarak yatacak. Diğer hayatta bu hayatında olduğundan çok daha mutlu olabilmesi için dua ediyorum.
Günlüğüme devam etmeyeceğim. Eve giden yol önümüzde açık bir şekilde uzanıyor ve bizi hapseden buzullar çok yakında sadece birer hatıraya dönüşecekler. Son yaşadığım olayların şokunu üzerimden atabilmek için biraz zamana ihtiyacım var. Bu günlüğe başladığımda, günlüğü bu şekilde bitirmek zorunda kalacağımı hiç düşünmemiştim. Boş kamarada oturmuş bu satırları yazarken, hâlâ onun güvertede hızlı hızlı dolanan ayak seslerini duyduğumu hayal ediyorum. Bu gece bana verdiği görevi yerine getirmek için onun kamarasına girdim. Her şey bir önceki seferde gördüğüm gibiydi; sadece daha önce tarif ettiğim, yatağının başucuna asılı olan resim, sanırım bir bıçak yardımıyla çerçevesinden sökülüp alınmıştı. Yaşadığım tuhaf olaylar zincirinin bu son halkası ile Kutup Yıldızı’ndaki yolculuğumu anlatan bu günlüğü bitiriyorum.
(Dr. John M’Alister Ray Sr.’ın notu: Oğlumun Kutup Yıldızı’nın Kaptanı’nın tuhaf ölümüyle ilgili günlüğünde anlattıklarını okudum. Olayların tam olarak onun anlattığı şekilde geliştiğinden kesinlikle eminim çünkü onun son derece sağlam sinirleri olan ve hayal gücünden yoksun, dürüstlüğe çok önem veren bir adam olduğunu biliyorum. Yine de hikâye öyle olağandışı ve belirsiz ki, bunların yayınlanması konusunda uzun süre kararsız kaldım. Ancak geçtiğimiz birkaç günde bu günlükte anlatılanlardan bağımsız olarak tanıklık ettiklerim, olaya bambaşka bir boyut kazandırdı. İngiliz Tıp Birliği’nin bir toplantısına katılmak için gittiğim Edinburgh’ta, şimdi Saltash, Devonshire’da görev yapan eski bir meslektaşım olan Dr. P… ile karşılaştım. Oğlumun yaşadıklarını ona anlattığımda, bana adamı tanıdığını söyledi ve onu oğlumun anlattıklarıyla neredeyse aynı, sadece daha genç bir adam olarak tarif etti. Söylediğine göre bu adam Cornish kıyısında yaşayan, eşsiz güzellikte genç bir kızla nişanlıydı. Ancak yolculuklarından biri sırasında sevgili nişanlısı korkunç bir şekilde hayatını kaybetmişti.)
Tüm diğer yazarlar gibi, Doyle da hikâyelerinde kendi deneyimlerinden yararlanır. İlk deniz macerası, birkaç ay boyunca geminin cerrahı olarak görev yaptığı balina avcısı The Hope ile yaptığı yolculuktan esinlenilmişti. Kutup Yıldızı buzullar arasında sıkışıp kaldıktan sonra, gemide görev yapmakta olan genç tıp öğrencisi John M’Alister Ray, kaptanları Nicholas Craigie’nin uzun zaman önce kaybettiği büyük aşkının kılığına bürünmüş bir hayalet tarafından gemiden nasıl uzaklaştırıldığını anlatır. Mürettebat, kaptanı kurtarmaya çalışır ancak ona ulaşamadan çok önce donarak hayatını kaybeder. Vampirlerin hepsi kan içmezler. Pek çoğu insanın yaşaması için gereken diğer şeylerle beslenirler. Craigie’in ölümüne neden olan bir hayalet olabileceği gibi, batılı örneklerinin aksine insanın vücut sıcaklığını emen bir Eskimo Vampir de olabilir. (Her iki durumda da John M’Alister Ray, Dr.John H. Watson’ın ilk kez vücut bulmuş hâli olarak yorumlanabilir.)
Doyle, 1890’da yayınladığı ilk derlemesine bu hikâyenin adını vermiştir: “Kutup Yıldızı”nın Kaptanı’.
JOHN BARRINGTON COWLES
BÖLÜM BİR
Zavallı arkadaşım John Barrington Cowles’ın ölümünü doğaüstü bazı olaylara yüklemek kabalık gibi görünebilir. Böyle bir sonuca varmadan önce güçlü kanıtların ortaya konması gerektiğinin de farkındayım.
Bu yüzden, böylesine üzücü bir sonuca neden olan tüm olayları mümkün olduğunca açık ve kesin bir şekilde açıklamaya çalışacağım ve kararı okuyucuya bırakacağım. Belki benim için hâlâ karanlıkta olan bazı noktalara ışık tutacak birileri çıkabilir.
Barrington Cowles’la tıp dersleri almak için gittiğim Edinburgh Üniversitesi’nde tanıştım. Northumberland Sokağı’ndaki ev sahibem, çocukları olmayan dul bir kadındı ve geçimini oldukça büyük olan evinin bazı odalarını öğrencilere kiralayarak sağlıyordu.
Barrington Cowles da aynı evde, benim bulunduğum katta bir oda kiralamıştı ve yemek yediğimiz küçük oturma odasını onunla paylaşıyorduk. Böylece, onunla öldüğü güne dek gölgelenmeden devam edecek sıkı bir arkadaşlık kurduk.
Cowles’ın