Türkçede Deyimler. Неизвестный автор

Читать онлайн.
Название Türkçede Deyimler
Автор произведения Неизвестный автор
Жанр
Серия
Издательство
Год выпуска 0
isbn 978-605-121-898-4



Скачать книгу

section>

      – A —

      Aba altından değnek göstermek: Yumuşak görünmekle beraber gözdağı vermek, göz korkutmak.

      Abanoz kesilmek: Kirden kararmak, sertleşmek.

      Abuk sabuk konuşmak: Anlamsız, akla uygun olmayan, düşünmeden konuşmak.

      Acısını çıkarmak: Öç almak.

      Acı söz: Kırıcı söz söylemek.

      Acısı yüreğe çökmek: Acısının insanı fazlaca etkilemesi.

      Açgözlü: Maldan ve yiyecekten yana doymak bilmeyen.

      Açık ağız: Aptal, budala.

      Açık kapı bırakmak: Gereğine göre davranabilmek için bir durum hazırlamak.

      Açık saçık: Göreneğe aykırı yarı açık giymiş.

      Açık saçık konuşmak: Çirkin şeyler söylemek.

      Açıkta kalmak: İşsiz, evsiz kalmak.

      Açığı çıkmak: Kendine teslim edilen paradan bir miktar harcamak.

      Açık açığa: Göz göre göre, açık açık. Hiçbir şeyi gizlemeden.

      Açık açık: Gizlemeden.

      Açık alın: Kusursuz, suçsuz.

      Açık vermek: Giderin gelirden fazla olması. Hesabın açık çıkması. Eksik tarafını göstermek.

      Açlıktan nefesi kokmak: Yoksul olmak.

      Adam evladı: İyi insan, iyi yetişmiş.

      Adam sarrafı: İnsanları iyi tanıyan kimse.

      Adam sen decilik!: Bir şeye boş vermek, önemsememek.

      Adama dönmek: Düzelmek.

      Adamdan saymak: Birini bir konuda yetkili görmek, değer vermek.

      Adı çıkmak: Kötü ün kazanmak.

      Adım uydurmak: Düşünce ve davranışlarını başkalarınınkine benzetmek.

      Adımlarını açmak: Hızlı yürümek.

      Adını ağza almamak: İğrenmek, hiç sözünü etmemek.

      Adlı sanlı: Ünlü, ünü yayılmış.

      Ağır basmak: Nüfuzuyla etkilemek.

      Ağır olmak: Bir işte belli bir amaç için yavaş davranmak, isteksizlik göstermek.

      Ağır kanlı: Uyuşuk.

      Ağırdan almak: Pek istekli olmamak.

      Ağırlık basmak: Uyku bastırmak. Kendinden geçer gibi olmak.

      Ağırına gitmek: Gücüne gitmek.

      Ağız açmak: Söz söylemek.

      Ağız açmamak: Tek söz söylememek.

      Ağız açtırmamak: Sadece kendisi konuşup, başkasını konuşturmamak.

      Ağız ağza vermek: İki kişinin birbirine pek yakın konuşması.

      Ağız aramak: Sezdirmeden başkalarını konuşturup gerekli şeyi öğrenmek.

      Ağız bur un birbirine karışmak: İnsanın üzüntüsü, yorgunluğu ve öfkesinin yüzünde görülmesi.

      Ağız bozukluğu: Sövme alışkanlığı.

      Ağız kalabalığına getirmek: Birini, çok konuşarak şaşırtmak.

      Ağız tadı: Gönül hoşluğu, rahatlık.

      Ağız yapmak: Gerçeği saklamak, başka türlü göstermek.

      Ağızdan kapmak: Bir bilgiyi, başkalarını dinleyerek öğrenmek.

      Ağza düşmek: Dedikodu konusu olmak.

      Ağzı açık: Aptal, budala.

      Ağzı açık kalmak: Şaşakalmak.

      Ağzı bozuk: Söven. sürekli küfreden.

      Ağzı burnu yerinde olmak: Güzel veya yakışıklı olmak.

      Ağzı çiriş çanağına dönmek: Ağzı kuruyup acılaşmak.

      Ağzı gevşek: Sır saklamaz.

      Ağzı havada: Şaşkın.

      Ağzı kalabalık: Gürültülü, çok, gelişigüzel konuşan.

      Ağzı kara: Kara haber veren, şom ağız.

      Ağzı kulaklarına varmak: Çok sevinmek.

      Ağzı pis: Söven; küfreden.

      Ağzı sıkı: Sır vermez.

      Ağzı sulanmak: İmrenmek.

      Ağzı süt kokmak: Çok genç, toy olmak.

      Ağzı var dili yok: Çok konuşmayan birini övmek için söylenir. Sessiz, sakin olmak.

      Ağzı yanmak: Bir şeyden fenalık görmek.

      Ağzına bakmak: Birinin sözüne göre hareket etmek.

      Ağzına baktırmak: Kendini hayran hayran dinlettirmek.

      Ağzına bir kemik atmak: Birini bir çıkar karşılığında konuşturmamak.

      Ağzına bir parmak bal çalmak: Birini tatlı sözlerle oyalamak.

      Ağzına geleni söylemek: Ağır konuşmak, düşünmeden söylemek.

      Ağzında bakla ıslanmamak: Sır saklamamak, boşboğazlık etmek.

      Ağzından baklayı çıkarmak: Saklanılan şeyi söyleyivermek.

      Ağzından bal akmak: Tatlı konuşmak.

      Ağzından çıkanı kulağı duymamak: Sözlerini düşünmeden söylemek. Gelişigüzel konuşmak.

      Ağzından girip burnundan çıkmak: Tatlı sözlerle kandırmak.

      Ağzından kaçırmak: Bir şeyi söylemek istemediği hâlde boş bulunup ağızdan kaçırmak.

      Ağzından lokmasını almak: Aptal yerine koymak.

      Ağzını açıp gözünü yummak: Ağır sözler söylemek.

      Ağzını açmak: Ağır sözler söylemek.

      Ağzını açmamak: Ses çıkarmamak.

      Ağzını bıçak açmamak: Çok üzüntülü olup konuşmamak.

      Ağzını bozmak: Sövmek, kötü sözler söylemek.

      Ağzını havaya açmak: Umduğunu elde edememek.

      Ağzını tutmak: Boşboğazlık etmemek.

      Ağzını yoklamak: Sezdirmeden söyleterek öğrenmek.

      Ağzının içine bakmak: Birini seve seve, dikkatle dinlemek.

      Ağzının kokusunu çekmek: Birinin kötü davranışlarına katlanmak.

      Ağzının suyu akmak: Çok imrenmek.

      Ağzının tadı bozulmak: Rahatı kaçmak.

      Ağzının