Ölü Canlar. Николай Гоголь

Читать онлайн.
Название Ölü Canlar
Автор произведения Николай Гоголь
Жанр
Серия
Издательство
Год выпуска 0
isbn 978-625-6862-73-9



Скачать книгу

onuncu dereceden sekreterim.”

      “Çok memnun oldum. Peki adınız ve baba adınız?”

      “Nastasya Petrovna.”

      “Nastasya Petrovna mı? Ne güzel bir isim. Öz teyzemin, annemin kız kardeşinin adı da Nastasya Petrovna.”

      “Peki sizin adınız nedir?” diye sordu ev sahibesi. “Tahsildarsınız herhâlde.”

      Çiçikov hafifçe gülümseyerek:

      “Hayır anneciğim, ufak tefek işler için geziyoruz işte.” diye cevapladı.

      “Ah, demek tüccarsınız! Çok yazık; balım vardı, bir tüccara öyle ucuza sattım ki! Siz olsaydınız size satardım.”

      “Ben bal satın almazdım zaten.”

      “Ne satın alırsınız? Kenevir mi yoksa? Çok az kenevirim kaldı, toplam yarım pud15 var.”

      “Hayır anneciğim, başka bir çeşit mal alırım ben. Söyler misiniz, hiç köylünüz öldü mü?”

      “Ah beyim, tam on sekiz köylü öldü!” dedi ihtiyar kadın içini çekerek. “Ölenlerin hepsi de çok iyi insanlardı, hepsi işçiydi. Onlar öldükten sonra yenileri geldi tabii ama hepsi de öyle ufak ki! Tahsildar da gelmiş canlar için vergi ödememi söylüyor. İnsanlar ölmüş, sanki hâlâ yaşıyorlarmış gibi öde diyor. Geçen hafta da demircim yandı, öyle becerikli bir demirciydi ki tesviye zanaatını da bilirdi.”

      “Yangın mı çıktı yoksa anneciğim?”

      “Tanrı öyle beladan korusun bizi, yangın çıksa daha kötü olurdu; demircinin kendisi yandı be yavrum. Nasıl olduysa içten yanmış, haddinden fazla içki içmiş, içinden mavi bir alev yükselmiş, yanıp kül olmuş, kömür gibi kararmış. Ne usta bir demirciydi! Şimdi hiçbir şeye binip gidemiyorum, atları nallayacak kimse yok.”

      “Tanrı ne isterse o olur anneciğim!” dedi Çiçikov içini çekerek. “Tanrı’nın bilgeliğine karşı hiçbir şey denmez… Onları bana verir misiniz Nastasya Petrovna?”

      “Kimi beyim?”

      “İşte, bu ölen köylüleri diyorum.”

      “Vermek mi? Ama nasıl vereyim?”

      “Öyle işte. Ya da satın bana. Onlar için size ödeme yaparım.”

      “Ama nasıl olur? Gerçekten de hiçbir şey anlamadım. Toprağın altından kazıp çıkarmak mı istiyorsun onları?”

      Çiçikov, ihtiyar kadının olan biteni pek de kavrayamadığını ve işin aslını ona anlatmak gerektiğini fark etti. Birkaç kelimeyle bu canların naklinin ya da satın alımının yalnızca kâğıt üzerinde kalacağını, onların canlı gibi kayda geçirileceğini açıkladı.

      İhtiyar kadın gözlerini fal taşı gibi açıp Çiçikov’a bakarak:

      “Ne diye lazım onlar sana?” dedi.

      “Orası beni ilgilendirir.”

      “Ama onlar ölüler.”

      “Canlı olduklarını kim söyledi? Ölü oldukları için size zararları da var, onlar için vergi ödüyorsunuz, şimdiyse sizi bu uğraştan ve para kaybından kurtaracağım. Anlıyor musunuz? Sizi sadece bunlardan kurtarmakla kalmayıp bir de on beşer lira ödeyeceğim. Ee, şimdi anladınız mı?”

      Ev sahibesi biraz duraksayıp:

      “Doğrusu, bilemedim.” dedi. “Ne de olsa hayatımda hiç ölü canları satmadım ki!”

      “Ee, tabii ki satmadınız! Daha önce onları birilerine satsaydınız garip olmaz mıydı? Ya da onlardan başka bir hayır mı bekliyorsunuz?”

      “Hayır, öyle bir düşüncem yok. Onlardan ne hayır gelecek bana? Onların ölü olması benim için işleri zorlaştırıyor.”

      “Bu kocakarı da kalın kafalı herhâlde!” diye düşündü Çiçikov kendi kendine.

      “Dinleyin, anneciğim. İyice düşünüp taşının. Onlar için sanki canlılarmış gibi vergi ödemeye devam ederseniz iflas edeceksiniz…”

      “Ah, hiç açma o konuyu!” diye atıldı ev sahibesi. “Üç hafta önce yüz elli rubleden fazla para ödedim. Tahsildara da rüşvet verdim.”

      “Görüyorsunuz ya anneciğim. Bir düşünün, bir daha tahsildarlara rüşvet vermeniz gerekmeyecek çünkü artık ben ödeyeceğim, siz değil. Bütün yükümlülüğü üstüme alıyorum. Hatta bütün masraflarını kendim ödeyeceğim, anlıyor musunuz?”

      İhtiyar kadın kara kara düşünmeye başladı. Kârlı bir işmiş gibi geliyordu ona ancak oldukça yeni ve eşi benzeri görülmemiş bir şeydi; bu yüzden tüccarın kendisini kazıklamasından korkmuştu. Gecenin bir vakti, Tanrı bilir nereden gelmişti.

      “Ee anneciğim, anlaştık mı?” dedi Çiçikov.

      “Doğrusu hayatımda hiç merhum satmadım daha önce. Canlıları satmışlığım var, papaza yüzer rubleden iki kız satalı üç yıl oluyor, pek bir memnundu kızlardan. Öyle iyi işçilerdi ki peçete bile dokuyorlardı.”

      “Canlılarla ilgilenmiyorum, Tanrı baksın onlara. Ben ölüleri soruyorum sana.”

      “İlk başta zarara uğrarım diye korkuyorum. Beni kandırıyor olabilirsiniz, onlar… Onlar daha fazla para ediyor olabilir.”

      “Dinleyin anneciğim… Siz de neymişsiniz! Nasıl daha fazla para edebilirler ki? Ne de olsa baksanıza, hepsi toprağın altında gömülü. Anlıyor musunuz? Kül olup gitmişler. Herhangi işe yaramayan bir şeyi alın, örneğin basit bir çaput, onun bile bir değeri vardır. En azından kâğıt fabrikaları satın alır onları, ölülerse size hiçbir şekilde lazım değil. Şimdi kendiniz söyleyin, size lazım mı onlar?”

      “Orası doğru tabii. Hiçbir şey için lazım değiller ama beni düşündüren tek şey de onların ölü olması.”

      Sabrı taşmaya başlayan Çiçikov:

      “Off, amma odun kafalı bir kadınmış!” dedi içinden. “Gel de baş edebilirsen et bu kadınla! Lanet ihtiyar, ter içinde bıraktı beni!” O sırada cebinden mendilini çıkarıp gerçekten de alnındaki terleri silmeye başladı. Ne var ki Çiçikov boş yere sinirlenmişti. Ev sahibesinin yerinde başka biri, saygıdeğer biri, hatta bir devlet adamı da olsa konu iş oldu mu o da Koroboçka gibi olurdu. Kafasına bir fikir girdi mi ondan asla vazgeçmezdi; ne türden gün gibi apaçık kanıtlar sunarsan sun, hepsi duvardan seken bir lastik top gibi ondan geri dönerdi. Çiçikov terini silip ihtiyar kadını yolundan döndürmenin mümkün olup olmadığını görmek için başka bir şey denemeye karar verdi.

      “Anneciğim, siz ya söylediklerimi anlamak istemiyorsunuz ya da öylesine, sırf bir şeyler söylemek için konuşuyorsunuz… Size para veriyorum. Kişi başı on beşer ruble banknotu! Anlamıyor musunuz? Ne de olsa para bu! Para ağaçta yetişmiyor! İtiraf edin, balı ne kadara satmıştınız?”

      “Bir pudunu on iki rubleye sattım.”

      “Bu kadar da günaha girilmez ama anneciğim. On ikiye satmamışsınızdır.”

      “Yemin olsun sattım.”

      “Gördünüz mü? Bal işte bu! Belki de yaklaşık bir yıl boyunca özenle, gayretle, uğraşla topladınız bu balı; arıları gezdirdiniz, bütün kış onları mahzende beslediniz; ölü canlarsa bu dünyadan değiller. Asla çaba göstermeniz gerekmedi, Tanrı’nın iradesiyle bu dünyadan göçüp gittiler, sizi de maddi zarara uğrattılar. Burada on iki ruble için emek verdiniz, gayret ettiniz ama ölü canlar için hiçbir şey yapmanıza



<p>15</p>

Yaklaşık olarak 16.38 kilograma denk gelen ağırlık ölçü birimi. (ç.n.)