Kardeşlerin Yemini . Морган Райс

Читать онлайн.
Название Kardeşlerin Yemini
Автор произведения Морган Райс
Жанр Героическая фантастика
Серия Felsefe Yüzüğü
Издательство Героическая фантастика
Год выпуска 0
isbn 9781632916693



Скачать книгу

çakan resimlerden kurtuluyordu. Herkes Conven'ın yasını tutarken ağır bir kasvet havası hakimdi. Özellikle Thor zihninde onu gerçekten durdurmak için yapabileceği bir şey var mıydı diye düşünmeden edemiyordu. Denize bakıp gri ufku, sonsuz okyanusu incelerken Conven'ın bu kararı nasıl verdiğini merak ediyordu. Kardeşi için tuttuğu derin yası anlıyordu fakat Thor kendi için asla böyle bir karar veremezdi.  Thor, Conven'ın kaybından dolayı bir parça kederli olduğunu hissediyordu, onun varlığını hep bilirdi sanki Lejyon'un ilk gününden beri o hep  yanındaydı. Thor onu hapishanede ziyaret ettiğini, hayata tanıması gereken ikinci şanstan bahsettiğini, onu  neşelendirmek ve yaslı havasından onu çekip çıkarıp geri getirmek için verdiği tüm çabaları hatırladı.

      Fakat ne yapmış olursa olsun Conven'ı asla geri getiremediğini fark etti. Conven'ın iyi tarafı her zaman kardeşi olmuştu. Thor, diğerleri ayrıldığında ve bir tek o kaldığında Conven'ın yüzündeki ifadeyi hatırladı. Pişmanlık ifadesi değildi bu, salt keyifti. Thor onun mutlu olduğunu hissetmişti. Kendinin de çok fazla pişmanlık hissetmemesi gerektiğini biliyordu. Conven kendi kararını vermişti ve bu dünyaya gelen bir çok insanın yaptığından daha fazlasını yapmıştı. Neticede Thor onunla yeniden karşılaşacaklarını biliyordu. Aslında belki, öldüğünde onu Conven karşılardı. Thor'a göre Ölüm hepsi için geliyordu. Belki bugün veya yarın değil ama bir gün.

      Thor bu hüzünlü düşünceleri kafasından silmeye çalışıp önüne baktı ve kendini her yönden seğiren dalgalarla dolu okyanusa bakmaya ve Guwayne'den bir iz bulmaya zorladı. Onu burada, açık denizde bulmaya çalışmanın pek mümkün olmadığını biliyordu ama yine de Thor umutlanmıştı yepyeni bir iyimserlikle dolmuştu. En azından şimdi Guwayne'in hayatta olduğunu biliyordu ve bu duyması gereken tek şeydi. Hiç bir şey için onu aramaktan vazgeçmeyecekti.

      "Bu akıntının bizi nereye götürmesi gerekiyor?" diye sordu O'Connor kayığın ucundan uzanıp parmak uçlarıyla suya vurarak.

      Thor da uzanıp ılık suya dokundu, çok hızlı akıyordu sanki okyanus onları götümesi gereken yere yeteri kadar hızla gidemiyormuş gibiydi.

      "Buradan uzağa götürdüğü sürece hiç umurumda değil," dedi Elden, omzunun üstünden geride kalan kayalara korkuyla bakarak.

      Thor yukarıda tiz bir ses duyunca kafasını kaldırdı ve eski dostu Estopheles'in daireler çizdiğini görünce sevindi. Etraflarında geniş daireler çizerek aşağı iniyor ve yeniden havaya yükseliyordu. Thor sanki onlara rehberlik ettiğini, onu takip etmeleri için cesaretlendirdiğini hissediyordu.

      "Estopheles dostum," diye fısıldadı Thor göğe doğru. "Gözlerimiz ol, bizi Guwayne'e götür."

      Estopheles tekrar tiz bir çığlık attı, sanki ona cevap verir gibi kanatlarını iki yana açtı. Döndü ve ufuğa, akıntının onları sürüklediği yöne uçtu. Thor gittikçe yakınlaştıklarından artık daha emin oluyordu.

      Thor, yanı başında nazik bir şıngırtı duyunca aşağı baktı ve Ölüm Kılıcı'nın belinde sallandığını gördü. Şok edici bir görüntüydü bu. Ölüler ülkesine yaptığı yolculuğu hiç olmadığı kadar gerçekçi kılıyordu. Thor aşağı uzandı, fildişi kabzasını hissetti, kafatasları ve kemiklerine dokunup sıkıca kavradı ve yaydığı enerjiyi duyumsadı. Bıçağında küçük siyah mücevherler bezeliydi, incelemek için yukarı kaldırdığında ışığın altında parladıklarını gördü.

      Onu elinde tutarken verdiği his gerçekti. Kader Kılıcı'ndan bu yana tuttuğu hiç bir silahta bunu hissetmemişti. Bu silah onun için tanımlayabileceğinden daha çok anlam taşıyordu, neticede o dünyadan kaçmayı kendi de bu silah da başarmıştı sanki korkunç bir savaşın kurtulanları olduklarını hissediyordu. Bu işi beraber becermişlerdi. Ölüler diyarına girmek ve oradan sanki kocaman bir örümcek ağından çıkar gibi çıkıp kurtulmak. Ağdan kurtulduklarını biliyordu ancak bir şekilde yine de kendine yapıştığını hissediyordu. En azından bunu ispatlamak için bu silah vardı elinde.

      Thor çıkışını, ve ödediği bedeli; hiç farkında olmadan dünyaya saldığı şeytanları hatırladı. Aklına gelince karnına yumruk yemiş gibi oldu, dünya üzerine karanlık bir gücü serbest bırakmıştı. Bu gücü denetlemek kolay olmayacaktı. Sanki bir gün bir şekilde yine ona dönecek  bumerang gibi bir şeyi serbest bıraktığını hissetti. Hatta belki de bu düşündüğünden önce olacaktı.

      Thor kabzasını tutarak hazırlandı. Bu her ne olursa olsun, onunla korkusuzca savaşacak ve yoluna çıkan her ne olursa öldürecekti.

      Fakat asıl korktuğu şey göremediği şeylerdi, şeytanların üzerlerine salabileceği görünmez kargaşadan endişeleniyordu. En çok endişe duyduğu konu bilinmeyen, gizli güçlerle karşı konulabilecek ruhlardı.

      Thor ayak sesleri duydu ve küçük kayıklarının sallandığını hissetti. Dönünce Matus'un yanında ayağa kalktığını gördü. Matus onunla beraber ufka bakarak üzgün bir şekilde duruyordu. Karanlık, kasvetli bir gündü, bakınca sabah mı yoksa öğleden sonra mı olduğu anlaşılmıyordu.

      Thor, Matus'la kısa sürede nasıl arkadaş olduklarını düşündü. Özellikle şimdi Reece, Selese'e odaklanmışken Thor bir arkadaşını kısmen kaybettiğini ama bir diğerini kazandığını hissediyordu. Thor Matus'un onu burada bir kez nasıl kurtardığını hatırladı, ona karşı bağlılık hissediyordu sanki hep kendi kardeşlerinden biriymiş gibiydi.

      "Bu kayık," dedi sessizce, "açık denizler için uygun değil. Bir fırtınayla hepimiz ölürüz. Bu, Gwendolyn'in gemisinden bir filika, açık denizler için yapılmamış. Daha büyük bir kayık bulmalıyız."

      "Kara da," diye katıldı O'Connor, Thor'un diğer tarafına gelerek, "ve erzak."

      "Ve bir harita," diye ekledi Elden.

      "Nereye gidiyoruz gerçekten de?" diye sordu Indra. "Yolculuk nereye? Oğlun nerede olabilir bir fikrin var mı?"

      Thor ufku daha önce binlerce kez yaptığı gibi inceledi ve tüm soruları düşündü. Hepsinin haklı olduğunu ve aynı şeyleri düşündüklerini biliyordu. Önlerinde engin bir deniz vardı ve erzakları olmadan bu küçük kayıktalardı. Hayattalardı ve bunun için elbette minnettardı ama durumları pek iç açıcı değildi.

      Thor yavaşça kafasını salladı. Orada düşüncelere dalmışken ufukta bir şey olduğunu fark etti. Yakınlaştıklarında, daha net olarak görünmeye başlayınca orada kesinlikle bir şeylerin olduğuna ve gözlerinin onu yanıltmadığına emin oldu. Kalbi heyecanla atmaya başladı.

      Güneş bulutların arasından çıktı ve ufukta güneşten yayılan ışınlar dökülerek küçük bir adayı aydınlattılar. Koca okyanusun tam ortasında duran küçük bir ada parçasıydı bu, yanında yamacında başka hiç bir şey yoktu.

      Thor doğru görüp görmediğini anlamak istercesine gözlerini kırptı.

      "Nedir bu?" diye sordu hepsinin aklındaki soruyu dillendirerek, hepsi bunu görmüştü, durup gözlerini dikerek bakıyorlardı adaya.

      Yakına gelince Thor adanın etrafının sisle kaplı olduğunu ve ışıkta parladığını gördü; bu yerde sihirli bir enerji hissetti. Biraz yukarı bakınca, yüz metre kadar uzunlukta, dar ve dik kayalıkların doğruca havaya yükseldiği bu yerin sadeliğini gördü. Suların çarparak etrafını sardığı kayalıklar, kadim yaratıklar gibi okyanustan yukarı çıkıyorlardı. Thor varlığının tüm zerresiyle buraya gitmeleri gerektiğini hissediyordu.

      "Dik bir tırmanış," dedi O'Connor. "Başarabilsek bile."

      "Zirvede ne olduğunu bilmiyoruz," diye ekledi Elden. "Tehlikeli olabilir. Silahlarımız yok, kılıcın dışında. Burada savaşmayı göze alamayız."

      Fakat Thor burayı