Название | Şeref Yemini |
---|---|
Автор произведения | Морган Райс |
Жанр | Героическая фантастика |
Серия | Felsefe Yüzüğü |
Издательство | Героическая фантастика |
Год выпуска | 0 |
isbn | 9781632914668 |
"Diğer İmparatorluk askerlerine haber vermeleri fazla sürmez,” dedi Conven.
"O zaman da top yekûn bir savaşla karşı karşıya kalırız,” diye ekledi Conval.
Thor onların haklı olduğunu biliyordu. Ve böyle bir riske almamaları gerektiğini de…
"O'Connor,” dedi Thor, “içimizde en iyi nişan alan sensin. Senin elli metreden hedefi vurduğuna kaç kez tanık oldum. Geminin pruvasında duran adamı görüyor musun? Onu tek seferde vurmamız gerek. Bunu yapabilir misin?”
O'Connor gözlerini İmparatorluk askerlerine dikerek, ciddi bir tavırla ever der gibi başını salladı. İncelikli bir şekilde sırtına uzandı, bir ok aldı, Yayını kaldırarak oku yerleştirdi ve atışa hazır duruma getirdi.
Hepsi birden Thor’a bakıyorlardı. Thor da onları yönlendirmeye hazırdı.
"O'Connor, işaret verdiğim an, oku at. Biz aşağıdakilere ondan sonra saldıracağız. Hepiniz atış silahlarınızı kullanacaksınız ama önce, mümkün olduğu kadar onların yakınına gitmeye çalışın.”
Thor eliyle işaret verdiği anda, O’Connor yayın kirişini serbest bıraktı.
Ok ıslık gibi bir ses çıkararak havada uçtu ve metal ucu mükemmel bir şekilde hedefi bularak, pruvada durmakta olan İmparatorluk askerinin kalbini deldi. Gözleri bir an için fal taşı gibi açılan asker olduğu yerde kalakaldı. Sonra aniden kollarını iki yana açtı. Suya dalan bir kuğu gibi bir şapırtı sesi çıkararak, sahildeki asker arkadaşlarının ayaklarının dibine yüz üstü düştü ve kumları kırmızıya buladı.
Aynı anda Thor ve diğerleri saldırıya geçtiler. İyi yağlanmış ve parçaları birbiriyle müthiş bir uyum içinde olan bir makine gibiydiler. Ancak, dörtnala giden atlarının sesi onları ele verdi. Altı düşman askeri onları görünce, orta yerde buluşmak üzere atlarına atlayıp karşı saldırıya geçmeye hazırlandılar.
Thor ve adamlarının elinde yine de sürpriz bir saldırı yapmanın avantajı vardı. Thor heybesinden çıkardığı taşı sapanıyla fırlattı ve atına atlamış olan askerlerden birini yirmi metre öteden şakağından vurdu. Adam, geriye doğru düşerek atın üzerinde öldü. Dizginleri hâlâ elinde tutuyordu.
Askerlere iyice yaklaşınca, Reece baltasını, Elden mızrağını ve ikizler de hançerlerini fırlattılar. Kumun üzeri düzgün değildi. O yüzden silahlarını hedefi bulacak şekilde fırlatmaları her zamanki kadar kolay olmuyordu. Reece’in baltası hedefini bularak bir tanesinin hakkından geldi ama diğerleri ıskaladılar.
Askerlerden dördü hâlâ hayattaydı. Öncü olan bir tanesi gruptan sıyrıldı ve doğrudan o anda silahsız olan Reece’in üzerine saldırdı; baltasını fırlattıktan sonra kılıcını çekecek vakit bulamamış olan Reece, kendisini her şeye hazırlamıştı, ama Krohn aniden öne atılarak adamın atının bacağını ısırdı. At yere çöktü ve sürücüsü de yere kapaklandı.
Son anda ölümden kurtulan Reece kılıcını çekerek, ayağa yeniden kalkmasına fırsat vermeden askere sapladı ve onu oracıkta öldürdü.
Geriye üç asker kalmıştı. Bunlardan bir tanesi baltasıyla Elden’ın üzerine geldi. Elden kalkanıyla baltanın başına inmesini engelledi ve aynı anda kendi kılıcını sallayarak adamın baltasının sapını ikiye ayırdı. Sonra kalkanını etrafta savurarak ilerledi ve kendisine saldıran askeri başının yan tarafından vurarak atından düşürdü.
Askerlerden biri belinden bir zincirli kamçı çıkardı ve uzun zincirini sallayarak çivili ucunu aniden O’Connor’a indirdi. Bu öyle çabuk olmuştu ki, O’Connor kendisini savunacak fırsat bulamamıştı.
Ama Thor bunu bekliyordu ve arkadaşının yanına gelmek için öne doğru atıldı, kılıcını kaldırarak düşmanın elindeki silahın zincirini ikiye böldü. Kılıcın demiri kestiği anda çıkan sesi duyan Thor, yeni kılıcının bu kadar keskin olmasına hayret etti. Çivili top da kimseye zarar veremeden uçup gitti ve yere düşerek kumlara saplandı. Böylece O’Connor’un da hayatı kurtulmuştu. Conval daha sonra atını sürerek mızrağını askere sapladı ve onu öldürdü.
Tek başına kaldığını fark eden son İmparatorluk askerinin gözlerini korku bürümüştü. Aniden döndü ve kumların üzerinde derin izler bırakan atını sürerek sahile doğru kaçmaya başladı.
Hepsi birden gözlerini kaçan askere diktiler: Thor sapanıyla bir taş savurdu, O’Connor yayını kaldırarak bir ok attı ve Reece de bir mızrak fırlattı. Ama asker kumlara batıp çıkan atını çok düzensiz bir şekilde sürüyordu, o yüzden hiç biri hedefi bulamadı.
Elden kılıcını çekti. Thor onun askerin peşinden gitmek üzere olduğunu fark etti. Elini kaldırarak ona durmasını işaret etti.
“Yapma!” diye bağırdı Thor.
Elden dönerek ona baktı.
“Eğer hayatta kalırsa, diğerlerini peşimizden gönderir!” diye itiraz etti Elden.
Thor dönerek gemiye baktı ve adamı yakalamak için çok vakit kaybedeceklerini anladı. Vakit kaybetmek gibi bir lüksleri yoktu.
“Öyle de yapsak, böyle de yapsak, İmparatorluk bizim peşimizden gelecektir,” dedi Thor. “Kaybedecek vaktimiz yok. Bizim için şu anda önemli olan şey, buradan uzaklaşmak. Hepiniz gemiye!” diye bağırdı.
Geminin yanına gelince atlarından indiler ve Thor elini eyerin içine sokarak içindeki erzakları çıkardı. Diğerleri de onun gibi yaptılar ve silahlarıyla yiyecek ve içeceklerini yüklendiler. Yolculuğun ne kadar süreceğini, karayı yeniden ne zaman göreceklerini kim bilebilirdi ki? Tabii ki, eğer görebileceklerse… Thor, Krohn için de yanlarına yiyecek aldı.
Torbaları parmaklıklardan aşırtıp geminin içine fırlattılar; torbalar gürültülü bir şekilde güverteye düştü.
Thor yandan sarkmakta olan kalın ve düğümlü ipi yakaladı ve ellerini kesmesine rağmen onu tutunarak tırmanmayı denedi. Krohn’u omzuna aldı ve kendisini güverteye doğru çekti. İkisinin birden ağırlığı adalelerinin üzerinde büyük bir baskı yapıyordu. Krohn kulağının dibinde inleyip duruyordu. Sivri pençeleriyle onun göğsüne sarılmış, adeta ona yapışmıştı.
Thor az sonra parmaklıkları aştı, Krohn da ona tutunmayı bırakıp güverteye atladı. Diğerleri de hemen onları takip ettiler. Thor eğilip sahildeki atlara baktı. Hepsi de bir emir beklermiş gibi yukarıya, onlara doğru bakıyorlardı.
"Peki, onlara ne olacak?” diye sordu Reece, Thor’un yanına gelerek.
Thor geriye dönerek, gemiyi inceledi: yirmi ayak uzunluğunda ve yaklaşık on ayak genişliğindeydi. Yedi kişi için yeterliydi ama atları almaları mümkün değildi. Aldıkları takdirde, atlar geminin ahşap zeminini bozabilirler ve gemiye zarar verebilirlerdi. Onları bırakmak zorundaydılar.
"Başka bir seçeneğimiz yok,” dedi Thor, başını eğip onlara sevgiyle bakarken. “Yenilerini edinmekten başka çaremiz yok.”
O'Connor parmaklıklardan sarktı.
"Onlar çok akıllı atlar,” dedi O’Connor. “Ben onları çok iyi eğittim. Benim emrim üzerine onlar eve döneceklerdir.”
O'Connor tiz bir ıslık sesi çıkardı.
Tek beden haline gelen atlar bir anda geri döndüler ve öne doğru fırlayarak, kumların üzerinde yarış eder gibi koşarak ormanın içinde kayboldular. Halka’ya geri dönüyorlardı.
Thor dönüp kardeşlerine baktı. Hep birlikte bir çıkmazın içinde girmişlerdi. Atları bile yoktu. Geriye dönemezlerdi ve ileriye doğru gitmekten başka seçenekleri kalmamıştı.