Название | Yazgi |
---|---|
Автор произведения | Морган Райс |
Жанр | Героическая фантастика |
Серия | Vampır Mektupları |
Издательство | Героическая фантастика |
Год выпуска | 0 |
isbn | 9781632910660 |
Gül onu yalayıp havladı. Caitlin yatağının kenarına otu- rup onu okşarken uzun uzun düşündü. Gül zamanda geri gitmekten kurtulmuşsa belki Caleb de kurtulmuştu. Bu ona cesaret verdi.
Aklı Floransa’ya gitmesi gerektiğini söylüyordu. Arama- ya devam etmeliydi. Babasını ve zırhı bulmaya giden yo- lun anahtarının orada olduğunu biliyordu. Fakat kalbi onu Venedik’e çekiyordu. Caleb’in orada olabileceğine dair en ufak bir şans varsa, onu bulmalıydı. Bulmalıydı işte, ötesi yoktu.
Kararını verdi. Gül’ü sıkıca kollarına alıp koştu ve cam- dan dışarı atladı. Artık iyileştiğini ve kanatlarının açılacağını biliyordu.
Daha saniyeler geçmişti ki Caitlin, Umbria tepelerinin üzerinde uçmakta ve doğruca kuzeye, Venedik’e gitmekteydi.
Bölüm Beş
Kyle Roma’nın kadim mahallelerinin dar sokaklarından yürüyordu. Çevredeki insanlar dükkânlarını kapatıp günü sonlandırıyordu. Gün içinde en sevdiği, kendini en güçlü hissettiği zaman hep gün batımı olmuştu. Kan ba- sıncının arttığını, her geçen dakika daha da güçlendiğini hissediyordu. Tekrardan Roma’nın sıkış tepiş sokaklarında, bilhassa bu yüzyılda olmaktan dolayı pek mutluydu. Bu za- vallı insanlar daha teknolojiden, herhangi bir gözetimden yüzlerce yıl uzaktaydı. Bu şehri yerle bir etse yakalanmaktan endişe etmezdi.
Kyle Via Del Seminario’ya döndü ve saniyeler sonra kendini kocaman kadim bir meydanda, Piazza Della Rotonda’da buldu.
İşte orada durmaktaydı. Kyle öylece dikilip gözlerini ka- padı ve derin bir nefes aldı. Tekrardan burada olmak çok iyi gelmişti. Tam karşısında duran yer asırlar boyunca evim de- diği, dünyanın en önemli vampir karargahlarından biriydi: Panteon.
Panteon yerli yerindeydi ve Kyle onu görmekten mem- nundu; her zamanki gibi büyük taş binanın kıç tarafı dışa doğru daire biçiminde çıkıntılı, ön tarafı ise devasa heybet- li taşlarla döşeliydi. Gün içinde, bu yüzyılda bile turistlere açıktı. Yakışık almayan bir insan kalabalığını barındırıyordu.
Fakat gece geldiğinde, tüm kapılar kapandıktan sonra, bu binanın gerçek sahipleri tüm güçleriyle ortaya çıkıyordu: Yüce Vampir Konseyi.
Büyüklü küçüklü meclislerden, dünyanın her yanından vampirler buraya tüm gece boyunca yapılan her toplantıya katılmak için akıyordu. Konsey tüm konularda hüküm veri- yor, izin çıkarıyor ya da yasak getiriyordu. Vampir dünyasın- da hiçbir şey onların haberi olmadan ve pek çok durumda da onların izni olmadan gerçekleşmezdi.
Her şey tam yerine oturuyordu. Bu bina ilk başta pagan tanrılar için bir tapınak olarak inşa edilmişti. Her zaman karanlık vampir güçleri için bir ibadet ve bir araya gelme yeri olmuştu. Gözünde sorun olmayanlar için her şey apa- çıktı: Her yerde pagan tanrılara adanmış övgüler, freskler, boyamalar ve heykeller vardı. Bu mekânın misyonunu anla- mak için yeterince zaman ayıran herhangi bir insan turistin buranın gerçek amacını anlamaması çok zordu. Ve eğer bu yetmiyorsa, aynı zamanda burada gömülü büyük vampirler vardı. Burası yaşayan bir anıtkabir, Kyle ve onun türünün tam da evim diyebilecekleri bir yerdi.
Kyle merdivenlerden inerken sanki eve dönüyormuş gi- biydi. Ön taraftaki devasa demir kapılara yürüdü ve metal tokmağı dört kez vurduktan sonra durup bekledi. Saniyeler geçmişti ki ağır kapılar birkaç saniyeliğine açıldı ve Kyle aşina olmadığı bir surat gördü. Kapı tam Kyle’ın içeri girmesine izin verecek kadar açıldıktan sonra hemen arkasından kapandı.
Kyle’dan bile daha uzun ve iri olan muhafız ona yukarı- dan bakıyordu. “Seni bekliyorlar mı?” diye sordu ihtiyatlı bir şekilde.
“Hayır.”
Kyle muhafızı görmezden gelerek odanın içinde tam ileri doğru birkaç adım atmıştı ki kolunda buz gibi soğuk bir el hissetti ve durdu. Burnundan soluyarak arkasını döndü.
Vampir muhafız da aynı şekilde burnundan soluyordu.
“Randevusu olmayan kimse giremez” diye çıkıştı. “Şimdi gidip başka zaman gelmek zorundasın.”
“Ben canımın istediği yere girerim” diye karşılık verdi Kyle. “Ve şayet elini bileğimden derhâl çekmezsen sonun kötü olacak.”
Muhafız ona baktı, gözleri birbirine kilitlenmişti.
“Bazı şeylerin hiç değişmediğini görüyorum” dedi bir ses. “Sorun yok, onu bırakabilirsin.”
Kyle kolundaki elin gevşediğini hissetti ve kafasını çevir- diğinde tanıdık bir yüz gördü: Lore. Konseyin baş danış- manlarından biri. Orada dikilmiş Kyle’a bakıyor ve gülüm- seyerek hafifçe kafasını sallıyordu.
“Kyle” dedi, “seni tekrardan göreceğimi hiç düşünmezdim.”
Kyle halen muhafızdan dolayı burnundan solur halde ceketini düzeltip hafifçe kafasını salladı. “Konsey ile hallet- mem gereken bir işim var” dedi. “Bekleyemez.”
“Üzgünüm, eski dostum” diye devam etti Lore. “Bugü- nün gündemi dolu. İçlerinden bazıları aylardır bekliyor. Görünen o ki dünyanın her köşesinden vampir işleri bas- tırıyor. Ancak eğer gelecek hafta gelirsen sana bir görüşme ayarlama…”
Kyle ileri doğru bir adım attı. “Anlamıyorsun” dedi ger- gin bir şekilde. “Ben bu zamandan değil, gelecekten geldim. İki yüzyıl sonrasından. Tamamıyla bambaşka bir dünyadan. Son hükmün zamanı geldi. Zaferin, mutlak zaferin kıyısın- dayız. Ve eğer onları şimdi görmezsem bunun hepimiz için ağır sonuçları olur.”
Lore ona bakmaya devam ederken gülümsemesi soldu, durumun ciddiyetini anlamıştı. Birkaç gergin saniyenin ar- dından boğazını temizledi. “Beni takip et.” Arkasını dönüp yürüdü, Kyle da hemen peşinden onu takip etti.
Kyle uzun ve geniş bir koridoru geçip birkaç saniye içinde büyükçe açık bir salona vardı. Uçsuz bucaksız ve enine ge- niş salonun yükselerek çıkan dairesel bir tavanı ve ışıldayan mermer zeminleri vardı. Salon daire şeklindeydi ve çevresi odaya bakan kaideler üzerine oturtulmuş sütunlar ve hey- kellerle doluydu.
Salonun dış çeperinde her ırktan, her tohumdan yüzler- ce vampir ayakta duruyordu. Kyle bunların çoğunlukla en az kendisi kadar şeytan olan paralı askerler olduğunu bili- yordu. Odanın uzak köşesinde Yüce Konsey, masasının ar- kasında oturup kararlarını verirken onlar sabırlı bir şekilde izliyordu. Kyle odadaki elektriği hissetti.
Kyle tüm bunları bile bile içeri girdi. Konsey’e gitmek yapılması gereken doğru şeydi. Gerçi onları görmezden gel- meyi deneyebilir ve Caitlin’i tek başına kovalayabilirdi fakat Konsey, istihbaratı sayesinde onu daha çabucak ona yönlen- direbilirdi. Daha da önemlisi, onların resmi izinlerine ihti- yacı vardı. Caitlin’i bulmak sadece kişisel bir mesele değil, aynı zamanda vampir ırkı için oldukça mühim bir hadisey- di. Şayet Konsey onu desteklerse ki Kyle böyle yapacakların- dan şüphe duymuyordu, sadece onların müsaadesini değil aynı zamanda kaynaklarını da arkasına almış olacaktı. Onu daha çabuk öldürüp daha hızlı bir şekilde geri dönebilir ve savaşın sonunu getirmeye hazır olabilirdi.
Müsaadelerini almadan o, başıboş serseri bir asker du- rumuna düşerdi. Kyle’ın bununla bir sorunu yoktu, fakat zamanını arkasını kollayarak geçirmek istemiyordu. Eğer onların iznini almadan hareket ederse arkasından onu öl- dürmeleri için vampirler yollayabilirlerdi. Gerçi kendini savunabilirdi ama zamanını ve enerjisini bu yolda harca- mak istemiyordu. Eğer onun taleplerini reddederlerse de Caitlin’i ele geçirmek için ne gerekiyorsa