Название | Akile Hanım Sokağı |
---|---|
Автор произведения | Halide Edib Adıvar |
Жанр | |
Серия | |
Издательство | |
Год выпуска | 0 |
isbn | 9789750722615 |
Can Sanat Yayınları Ltd. şti., 2010
Tüm hakları saklıdır. Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz.
1. basım: 2010
3. basım: Aralık 2013, İstanbul
E-kitap 1. Sürüm Ağustos 2014, İstanbul
2013 tarihli 3. Basım esas alınarak hazırlanmıştır.
Yayına hazırlayanlar: Mehmet Kalpaklı – S. Yeşim Kalpaklı
Kapak tasarımı: Ayşe Çelem Design
ISBN 978 975 0722 61 5
CAN SANAT YAYINLARI
YAPIM, DAĞITIM, TİCARET VE SANAYİ LTD. ŞTİ.
Hayriye Caddesi No. 2, 34430 Galatasaray, İstanbul
Telefon: (0212) 252 56 75 / 252 59 88 / 252 59 89 Faks: (0212) 252 72 33
Sertifika No: 10758
Halide Edib Adıvar
ÂKİLE HANIM SOKAĞI
ROMAN
HALİDE EDİB ADIVAR’IN
CAN YAYINLARI’NDAKİ DİĞER KİTAPLARI
SİNEKLİ BAKKAL / roman
ATEşTEN GÖMLEK / roman
HANDAN / roman
MOR SALKIMLI EV / anı
TÜRK’ÜN ATEşLE İMTİHANI / anı
VURUN KAHPEYE / roman
SON ESERİ / roman
YOLPALAS CİNAYETİ / roman
TATARCIK / roman
TÜRKİYE’DE ŞARK-GARP VE AMERİKAN TESİRLERİ / deneme
KALP AĞRISI / roman
ZEYNO’NUN OĞLU / roman
ÇARESAZ / roman
SEVDA SOKAĞI KOMEDYASI / roman
KERİM USTA’NIN OĞLU / roman
Halide Edib Adıvar, 1882’de İstanbul’da doğdu. Üsküdar’daki Amerikan Kız Koleji’nde okudu. 1908’de gazetelere yazmaya başladığı kadın haklarıyla ilgili yazılardan ötürü gericilerin düşmanlığını kazandı. 31 Mart Ayaklanması’nda bir süre için Mısır’a kaçmak zorunda kaldı. 1909’dan sonra eğitim alanında görev alarak öğretmenlik, müfettişlik yaptı. Balkan Savaşı yıllarında hastanelerde çalıştı. 1919’da Sultanahmet Meydanı’nda, İzmir’in işgalini protesto mitinginde etkili bir konuşma yaptı. 1920’de Anadolu’ya kaçarak Kurtuluş Savaşı’na katıldı. Kendisine önce onbaşı, sonra üstçavuş rütbesi verildi. Savaşı izleyen yıllarda Cumhuriyet Halk Fırkası’yla siyasal görüş ayrılığına düştü. 1917’de evlendiği ikinci kocası Adnan Adıvar’la birlikte Türkiye’den ayrıldı. 1939’a kadar dış ülkelerde yaşadı. O yıllarda konferanslar vermek üzere Amerika’ya ve Mahatma Gandhi tarafından Hindistan’a çağrıldı. 1939’da İstanbul’a dönen Adıvar, 1940’ta İstanbul Üniversitesi’nde İngiliz Filolojisi Kürsüsü başkanı oldu, 1950’de Demokrat Parti listesinden bağımsız milletvekili seçildi. 1954’te istifa ederek evine çekildi ve 1964’te öldü.
KISALTMALAR
Ar.
:
Arapça
Fr.
:
Fransızca
Mec.
:
Mecazi
Yun.
:
Yunanca
SUNUŞ
Âkile Hanım Sokağı, önce 1957-1958 yıllarında Hayat mecmuasında yayımlanmış sonra da kitap halinde basılmıştır (1958). Can Yayınları’ndaki bu baskıda 1958’deki kitap esas alınmış, gerekli görülen yerlerde karşılaştırma için mecmuadaki yayıma da başvurulmuştur. Metin hazırlanırken, diğer kitaplarda olduğu gibi, yazarın özgün diline ve üslubuna dokunulmamıştır. Kitabın başlığındaki “Âkile” yazılışı da, Halide Edib’in 1958’deki yayımda kullandığı imlâya uygun olarak bırakılmış, kelimenin doğru imlâsı olan “Âkıle” kullanılmamıştır. Halide Edib, ellili yıllardaki, değişim içindeki Türk toplumundan bir kesit yansıttığı bu sosyal konulu romanında, âdeta, bizzat tanıdığı, gerçek insanların başlarından geçenleri, yalnızca isimlerini değiştirerek kaleme almış gibidir.
Mehmet Kalpaklı
KISIM I
1
SOKAĞI TAKDİM
Lâleli civarında, oldukça kısa fakat genişçe, orta yeri gayet dikkatle yapılmış, beton bir sokak. Bu, ana caddeye muvazi1 olan sokakların galiba üçüncüsüdür. Bir tarafta Aksaray’a giden dik ve arızalı bir iniş vardır. Öbür tarafı Beyazıd’a çıkar. Birkaçı sokaktan geçen, yer yer ana caddeden inen sarp yokuşlar görürsünüz.
Yamrı yumru arka sokaklar arasında bu sokağın beton olması, dümdüz ve muntazam görünüşü herkesin dikkatini oraya çeker ve merak uyandırır. O civarlılar bunu şöyle bir düzme veyahut doğru bir rivayetle izah ederler: Güya, orada oturanlardan biri mevki sahibi olan bir şahsın yakın dostu imiş. Her halde bu düzlük o civar çocuklarını buraya çeker.
Burası bütün manasıyla demokrat bir memleket çocuklarının oyun meydanı manzarasını gösterir. Konaklardan, apartmanlardan olduğu kadar izbelerden, gecekondulardan da çocuklar orada birleşirler. Orta yerde ve yaya kaldırımında, her kılık ve kıyafette çocukların top, koşmaca, güreş taklidi sporlarını, hulâsa her nevi oyunların nümunelerini görürsünüz. Ayakları çıplak, pantolon ve gömlekleri parça parça, yüz göz toz içinde, sümüklü çocuklar, gömlekleri ütülü, pabuçları pırıl pırıl, saçları dikkatle fırçalanmış, hatta briyantinle şekillendirilmiş çocuklar mutlak bir müsavat2 içinde orada oynar, dolaşırlar. Kavga, gürültü, sövme-sayma, el veya dil dalaşı yok gibidir. Evet, oraya “Birleşmiş çocuklar” toplantısı diyebilirsiniz ve her halde Birleşmiş Milletler toplantılarındaki mücadeleden fazla bir mücadele görmezsiniz.
Buradaki evler bugünkü Türkiye’nin, mimarî bakımdan eski ve yeni birbirine benzemeyen uslûplarının bir hulâsası gibidir. Çökmeye mahkûm cumbalı, kafesli, yanları teneke kaplı evcikler, biraz daha içinde yaşanabilecek başka ahşap binalar ve bu eski biçim evlerin aralarında mesela, yüzleri iki metreyi geçmeyen, altı yedi katlı kâgir veya beton Hilton karikatürleri de göze çarpar. Her halde, üç, dört yüz yıllık bina usullerinin –şaka olsun diye– numuneleri karmakarışık bir sergi halindedir.
Hiçbiri fazla büyük değildir, fakat Aksaray’a inen tarafın iki köşesinde karşı karşıya, biri ahşap, öteki kâgir iki konak vardır. Bunlar âdeta kibar mahallelerden buraya uçmuş gelmiş gibidir. Bunlardan biri, kâgiri, tuğla renginde kırmızı; öteki, boyaları dökülmüş, beyaz bir ahşap konaktır.
Kırmızı konak ve onun sırasındaki evler, arka taraftan sadece bahçelere, küçük camilere, evlere, ön taraftan sokağa bakar. Beyaz konak ve sırasındaki evlerin arka manzaraları çok gariptir: Bir takım daracık, inişli yokuşlu garip izbeler, kulübeler, eski zamandan kalmış yarı yıkık hamam kubbeleri, bunların arasında