Название | Tarzan’ın Hayvanları |
---|---|
Автор произведения | Эдгар Райс Берроуз |
Жанр | |
Серия | |
Издательство | |
Год выпуска | 0 |
isbn | 978-625-6486-42-3 |
Askerlik serüvenine nokta koyan Burroughs, 1900 yılında çocukluk aşkı Emma ile evlendi ve Amerika’nın çeşitli eyaletlerinde sığır çobanlığı, tezgâhtarlık, demir yolu emniyeti, altın madenciliği ve hatta eğitimi olmamasına rağmen muhasebecilik gibi birçok farklı alanda çalıştı. Girişimde bulunduğu işlerde tutunamasa da biriktirmeyi başardığı bir miktar parayla kendi işini kurdu fakat kısa sürede iflas etti. Birkaç iş kurma girişimi daha başarısızlıkla sonuçlanan Burroughs, kendisiyle birlikte eşini de bir depresyon hâlinin içerisinde buldu ve bu vahim durumu kısmen de olsa unutabilmek adına karikatür çizmeye, fantastik hikâyeler kaleme almaya başladı.
Otuz beş yaşına geldiğinde işsiz, parasız ve evli olan Burroughs; biri yolda olan üç çocuğa sahipti. Yazdığı hikâyeler de artık teselli olmuyordu. Yiyecek ve kömür gibi temel ihtiyaçlarını alabilmek için saatini ve eşinin mücevherlerini rehin vermek zorunda kaldığında, içerisinde bulunduğu çaresizlik onu Çin ordusunda görev almak için başvuru yapmaya yöneltti ancak başvurusu reddedildi. Kalan son parasıyla kalem açacağı üreten bir firmanın satış acenteliğini üstlenen Burroughs, bu firma için reklam yazarlığı yapmaya başladı ancak reklamını yapmış olduğu kalem açacakları satmadı.
İlk bakışta yeni bir başarısızlık hikâyesi olarak görünen bu iş, aslında Edgar Rice Burroughs’un yazarlık kariyerinin başlamasına vesile olmuştu. Reklam yazarlığı yaparken işten arta kalan zamanlarında, daha sonra A Princess of Mars adıyla yayımlanacak olan ilk romanı Under the Moons of Mars’ı yazmaya başladı. “Dayanılmaz bir yazma isteği duyduğumdan veya yazmayı sevdiğimden değil; bakmam gereken bir karım ve iki bebeğim olduğu için yazıyordum.” diyen yazar, romanının ilk kısmını bir edebiyat dergisi olan All-Story Magazine’e gönderdi. Romanın ilk kısmını beğenen editör, yazarı romanın devamını da yazmaya teşvik etti ve böylece Burroughs, yazarlık kariyerinin ilk adımını atmış oldu.
Bugün birçok akademisyen tarafından yirminci yüzyılın bilim kurgu türü adına bir dönüm noktası olarak kabul edilen A Princess of Mars romanı, günümüzde tüm dünyada basılmaya devam ederken, yazarın ikinci roman denemesi aynı başarıyı yakalayamadı. Tarihî roman türünde yazdığı eseri, yayınevi tarafından reddedilince, Burroughs, yazarlık kariyerine veda etmeyi düşündü ancak yayıncısının ısrarı ve tavsiyesi üzerine yeniden popüler türlere yöneldi. Yazar, bu noktada kaderini değiştiren ikinci kitabı Tarzan of the Apes’i yazdı.
İlk kez 1912 yılında All-Story Magazine’de yayımlanan Tarzan of the Apes müthiş bir ilgi gördü. 1914 yılında kitap olarak ilk basımı yapılan roman, çok satan kitaplar listesine girdi. Yazarın ilk kitabını, yirmi üç adet devam kitabı takip etti ve serinin kitapları birçok çizgi roman, çizgi film, televizyon filmi ve sinema filmine uyarlandı. Yazar, başarılı yayın sürecine kaleme aldığı birçok roman ile devam etti. Finans durumunu güvenceye aldıktan sonra, 1919 yılında California’da satın aldığı ve “Tarzana Ranch” adını verdiği çiftliğine yerleşti. 1923 yılında Los Angeles şehrinin gelişmesiyle birlikte çiftlik, yerleşim yerinin ortasında kaldı ve Burroughs, arazisinin bir kısmını ev inşası için sattı. Kısa sürede büyüyen yerleşim yeri, bir mahalle hâline geldi ve mahalle sakinlerinin oyuyla, bu yere Leydi Alice’in “Tarzana” adını verdi.
Eşi Emma ile 1934 yılında boşanma kararı alan yazar, ertesi yıl eski aktris Florence Gilbert Dearholt ile evlendi. İkinci evliliği de uzun sürmeyerek 1942 yılında boşanma ile sonuçlandı. Japonya’nın, Pearl Harbor’a saldırı düzenlediği sırada Burroughs’un savaş muhabirliği başvurusu kabul edildi ve altmış yaşındaki yazar, İkinci Dünya Savaşı’nda Amerika’nın en yaşlı savaş muhabiri oldu.
Savaş bittikten sonra California’ya dönen yazar, 1950 yılında geçirdiği kalp krizi nedeniyle vefat etti. Yaşama gözlerini yumduğunda seksene yakın eseri bulunan yazar, kendi yarattığı karakterin adını taşıyan Tarzana’ya defnedildi.
İnci Nazlı, 1986 yılında İstanbul’da doğdu. Çeviriye lise yıllarında hobi olarak, beğendiği hikâye ve şarkı sözlerini çevirerek başladı. 2008 yılında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, İngilizce Öğretmenliği bölümünden mezun oldu. Dört yıl öğretmenlik yaptı, bu arada bir internet sitesinde başladığı profesyonel çevirmenlik işini de sürdürdü. 2012 yılından bu yana hayatına çevirmen olarak devam ediyor.
Çevirierinden bazıları: Devrim 19 (G. Rosenblum), Kördüğüm (C. Read) Gölgeler (P. Weston), Sis (P. Weston), Işıltı (P. Weston).
1. BÖLÜM
KAÇIRILMA
“Hadise tam bir muamma!” dedi D’Arnot. “En sağlam kaynaktan edindiğim malumata göre polisin de genelkurmaylığın hususi casuslarının da bunun nasıl olduğuna dair en ufak bir fikirleri yok. Bildikleri tek şey, herkesin bildiği tek şey, Nikolas Rokoff’un firar etmiş olduğu.”
Eskiden Maymunların Tarzanı olan, şimdinin Greystoke Lordu John Clayton; Paris’te, arkadaşı Teğmen Paul D’Arnot’un dairesinde gözlerini tertemiz botlarının ucuna dikmiş bir hâlde düşüncelere dalmış, sessiz sedasız oturuyordu.
Maymun adamın ifadesiyle müebbet hapse çarptırılan başdüşmanının, cezasını çekmek üzere kapatıldığı Fransız Askerî Hapishanesinden firarı ile beraber zihnine doluşan hatıralar, kafasında dönüp duruyordu.
Bir zamanlar Rokoff’un, kendisini öldürmek için kurduğu kumpasta ne kadar ileriye gittiğini düşününce fark etti ki şimdi tekrar hür kalan adamın geçmişte yaptıkları, bu kez yapmayı planladıklarının yanında şüphesiz ki solda sıfır kalacaktı.
Tarzan’ın, Afrika’daki yerli Waziri savaşçılarının bir zamanlar maymun adamın hükümranlığında olan, Uzuri denen uçsuz bucaksız topraklarında büyük bir arazisi vardı ve yılın bir kısmını ailesiyle beraber orada geçiriyordu. Lakin yağışlı mevsimin verdiği rahatsızlık ve yarattığı tehlike sebebiyle karısını ve küçük oğlunu yakın zamanda Londra’ya getirmişti.
Eski dostuna kısa bir ziyaret yapma hasebiyle Manş Denizi’ni geçip Fransa’ya gelmişti fakat Rus’un firarının haberi daha şimdiden bu seyahatine gölge düşürmüştü. O yüzden, henüz yeni gelmiş olmasına rağmen derhâl Londra’ya geri dönmeyi düşünüyordu.
“Kendim için korkmuyorum, Paul.” dedi en sonunda. “Rokoff’un benim canıma kastetme planlarını geçmişte birçok kez bozdum lakin şimdi düşünmem gereken başkaları var. O adam hakkındaki kanaatim yanlış değilse doğrudan beni vurmaktan ziyade karım ve oğlum vasıtasıyla canımı yakmaya çalışacaktır. Zira muhakkak ki bana en çok bu şekilde acı verebileceğini idrak etmiştir. Hemen onların yanına dönüp Rokoff yeniden yakalanana veya ölene kadar onlarla kalmam lazım.”
Bu ikisi Paris’te konuşurlarken Londra’nın eteklerindeki küçük bir kulübenin içindeki iki adam da kafa kafaya vermiş, konuşuyorlardı. İkisi de esmer, tekinsiz tiplerdi.
Biri sakallıydı, diğerinin ise siyah sakalları birkaç günlüktü ve uzun bir müddet kapalı kapılar ardında kalmış olması sebebiyle yüzü solgundu. Konuşan oydu.
“Şu sakalını tıraş etmen lazım, Alexis.” dedi arkadaşına. “Bu sakalla seni görür görmez tanır. Vakit kaybetmeden burada ayrılalım. Bir aksilik çıkmaz ise, Kincaid’ın güvertesinde yeniden buluştuğumuz zaman bizimle beraber iki şeref misafirimiz olacak. Zavallıların onlar için planladığımız bu hoş seyahatten haberleri bile yok.”
“İki saat sonra ben bir tanesiyle beraber Dover’a doğru yola çıkmış olacağım ve şayet talimatlarıma harfiyen uyarsan