Кітапқа ағылшын жазушысы Чарльз Диккенстің «Бастилия тұтқыны», «Кішкентай Тим», «Қара шегіртке», «Жиһанкез», «Сүйкімді Нел», «Қоңыраулы мұнара» атты шығармалары енген. Онда адамның рухани қабатынан шығатын мейірім, махаббат, адалдық сияқты қасиеттер бас насихатталады. Бұл әңгімелер алғаш 1936-38 жылдары қазақ тіліне аударылып, жарияланған екен. Біз сол нұсқаларды қайта өңдеп, ұсынып отырмыз. Кітап көкірегін құндылыққа толтырғысы келетін оқырманға арналады.
Творчество Чарльза Диккенса – классика английской литературы – целая эпоха в развитии национальной культуры Англии. Почитаемый во всем мире, большой любовью и признанием Диккенс всегда пользовался и в России. Своим любимым писателем его называл Ф. М. Достоевский. Л. Н. Толстой ставил романы Диккенса в первый ряд мировой литературы, считая, что они отвечают основным требованиям, которые следует предъявлять к произведениям искусства: им присущи значительность содержания, мастерство формы, искренность и «нравственное отношение автора к предмету». В романе «Большие надежды» – одном из последних произведений Диккенса, жемчужине его творчества – рассказана история жизни и крушения надежд молодого Филиппа Пиррипа, прозванного в детстве Пипом. Мечты Пипа о карьере, любви и благополучии в «мире джентльменов» разбиваются в один миг, едва он узнает страшную тайну своего неизвестного покровителя, которого преследует полиция. Деньги, окрашенные кровью и отмеченные печатью преступления, как убеждается Пип, не могут принести счастья. Но что в таком случае может? И куда заведут героя его мечты и большие надежды?
"Чарлз Диккенс – классик мировой литературы, непревзойденный мастер критического реализма, подаривший миру такие известные романы, как «„Большие надежды“» и «„Приключения Оливера Твиста“». Данный сборник – это воплощение самой разной мистики английского мастера!" Мистика Диккенса очень и очень разная (как, собственно, и в служившем ему вдохновением фольклоре) – поэтичная и наивная, шутливая и серьезная. Некоторые произведения щемяще нежны, некоторые отличаются жестким морально-этическим посылом. Одни изящно стилизованы под старину, другие, напротив, подчеркнуто «бытовые». Добрый юмор соседствует с черным и висельным, а озорство – с серьезностью, сделавшей бы честь и «готическим» авторам. Читателю предстоит до самого конца изнывать от любопытства – какая мистическая история в итоге получит вполне «земное» объяснение, а какая так и останется дверью, распахнутой в неведомое… © Перевод. М. Виноградова, 2022 © Перевод. Н. Вольпин, наследники, 2022 © Перевод. Н. Галь, наследники, 2022 © Перевод. И. Гурова, наследники, 2022 © Перевод. Т. Озерская, наследники, 2022 © Школа перевода Баканова, 2022 © «Издательство АСТ», 2022
Чарльз Диккенс – английский классик, признанный во всем мире. Его произведения переведены на многие языки, постоянно переиздаются и часто экранизируются. Роман «Большие надежды» – одно из последних произведений автора. Он повествует о жизни молодого человека имени Филипп Пиррип, которого в детстве прозвали Пипом. Будут еще простым мальчишкой он влюбляется в прекрасную Эстеллу, но она лишь играет с ним. Но внезапно некто, пожелавший остаться неизвестным, жертвует большую сумму на содержание Пипа. Сможет ли он стать настоящим джентельменом и завоевать сердце возлюбленной? А главное, не будут ли разрушены его большие надежды, когда он узнает, кто является его благодетелем? Произведение адаптировано для уровня знания английского А2. Для удобства читателя текст сопровождается комментариями и словарем. В формате a4.pdf сохранен издательский макет.
Ünlü İngiliz yazar Charles Dickens’ın ilk romanı olan «Mister Pickwick’in Maceraları», 1837 yılında tefrika olarak yayımlandığında büyük yankı uyandırdı. Adından da anlaşılacağı üzere roman, Pickwick Kulübünün kurucusu Mister Pickwick ve üç arkadaşının çeşitli gözlemlerde bulunmak üzere çıktıkları yolculukları konu ediniyor. Viktorya devrinin Londrası’ndan başlayıp taşraya uzanan o yolculuklarda tanıştıkları kişiler ve dâhil oldukları olaylar, Pickwick’in “insan doğasını anlamak”la ilgili muradını hakkıyla karşılıyor. Bunun yanı sıra kendisi başlı başına bir romana konu olabilecek pek çok karakter de mizahi bir dille okuyucuyla buluşuyor. Şişman çocuk Joe karakteri, tıp literatürüne geçip “Pickwick Sendromu”na adını verirken; “nevi şahsına münhasır bir uşak nasıl olur”u da Sam Weller’da görüyoruz. Orta sınıf bir aileden gelen ve erken yaşta çalışmak zorunda kalarak iyi bir eğitim almaktan mahrum olan Dickens, eşsiz yeteneğiyle bugün de edebiyatta ve başka birçok sanat türünde ilham veren bir yazar olmayı sürdürüyor. «Gerçek dünyaya karışan ve hayatının en güzel evresine erişen pek çok adamın kaderi, gerçek dostlar edinmek ve sonra onları doğal seyirde kaybetmektir. Bütün yazarların ya da tarihçilerin kaderi, hayalî dostlar yaratmak ve sonra onları sanat seyrinde kaybetmektir.»
Ünlü İngiliz yazar Charles Dickens’ın ilk romanı olan «Mister Pickwick’in Maceraları», 1837 yılında tefrika olarak yayımlandığında büyük yankı uyandırdı. Adından da anlaşılacağı üzere roman, Pickwick Kulübünün kurucusu Mister Pickwick ve üç arkadaşının çeşitli gözlemlerde bulunmak üzere çıktıkları yolculukları konu ediniyor. Viktorya devrinin Londrası’ndan başlayıp taşraya uzanan o yolculuklarda tanıştıkları kişiler ve dâhil oldukları olaylar, Pickwick’in “insan doğasını anlamak”la ilgili muradını hakkıyla karşılıyor. Bunun yanı sıra kendisi başlı başına bir romana konu olabilecek pek çok karakter de mizahi bir dille okuyucuyla buluşuyor. Şişman çocuk Joe karakteri, tıp literatürüne geçip “Pickwick Sendromu”na adını verirken; “nevi şahsına münhasır bir uşak nasıl olur”u da Sam Weller’da görüyoruz. Orta sınıf bir aileden gelen ve erken yaşta çalışmak zorunda kalarak iyi bir eğitim almaktan mahrum olan Dickens, eşsiz yeteneğiyle bugün de edebiyatta ve başka birçok sanat türünde ilham veren bir yazar olmayı sürdürüyor. «Gerçek dünyaya karışan ve hayatının en güzel evresine erişen pek çok adamın kaderi, gerçek dostlar edinmek ve sonra onları doğal seyirde kaybetmektir. Bütün yazarların ya da tarihçilerin kaderi, hayalî dostlar yaratmak ve sonra onları sanat seyrinde kaybetmektir.»
Oliver Twist babasını hiç tanımadı, annesini ise dünyaya gözlerini açtığında kaybetti. Artık tüm kimsesiz çocuklar gibi bir yoksullarevinde yaşayacaktı. Katı, soğuk, şefkatsiz bu kuruma ve aynı niteliklere sahip yöneticilerine, en başından beri alışamamıştı. Bu yüzden kendisine diğer kimsesiz çocuklardan ayrı bir kader çizerek tek başına Londra’ya gitmek için yola çıktı. Ancak Londra da güler yüzle karşılamadı kendisini. Bir suç şebekesinin kancasına takılmıştı. Artık daha zor şartlar altındaydı. Yine de bir şey bütün zorluklarda imdadına yetişiyordu: Tüm yaşadıklarına rağmen kirlenmemiş saf ve temiz kalbi… Charles Dickens “Oliver Twist”i daha 26 yaşındayken yazdı. Bu eserinde, aşağı sınıf halkı, Londra’nın gizli kapaklı işlerini, adaletin nasıl işlediğini, ismi sıcak içi soğuk kurumların içyüzünü ustalıkla resmetti. Bu gerçekçiliği sayesinde de roman, döneminin en çok okunan kitapları arasına girdi, sonrasında defalarca filme alındı ve günümüze kadar canlılığını kaybetmedi. «Heyhat! Tabiatın yarattığı yüzlerin kaçı, gözlerimize hoş gelen çizgilerini saklar ki! Acılar, kaygılar, dünya gaileleri kalpleri değiştirdiği gibi yüzleri de değiştirir. Bu ihtiraslar, uykuya dalınca, ancak yüzlere ve kalplere artık tesir edemeyecek duruma gelince, üzüntülü bulutlar dağılır, gökyüzünü parlak bırakır. Ölülerin yüzleri, o kaskatı hareketsiz duruşların¬da bile, nicedir unutulan o çocukluk ifadesine bürünür ve ilk hayata döner. Öyle sakin, öyle durgun olurlar ki yeniden onları mesut çocukluk çağında tanıyanlar, dehşet içinde tabutun başına diz çöküp yeryüzüne inmiş melek sanırlar.»
İlk gençlik heyecanlarıyla okunan kitapların etkisini, o ilk okumanın verdiği benzersiz hazzı unutmak mümkün mü? İletişim ve bilgi edinme imkânlarının son hızla arttığı bir çağda, gençlerimizi ve çocuklarımızı kitapların dünyasıyla buluşturmak eskisi kadar kolay olmasa gerek. Bu anlamda, Millî Eğitim Bakanlığı'nın ilköğretim ve ortaöğretime yönelik 100 Temel Eser seçimi; öğrencilere, velilere ve öğretmenlere, kısacası kültür dünyamıza katkıda bulunacak herkese yararlı olacak niteliktedir.
Bir savaş başlıyor, tarafların mücadelesi ile sürüyor ve nihaye-tinde kimileri için olumlu kimileri için ise olumsuz olarak sonuçla-nıyordu. İnsanlar, canlarını dişlerine takarak güçlerini savaş mey-danına aktarıyor; kimileri ölüp giderken kimileri zafer kutlaması yapıyor ve savaş bitiyordu. Savaş bitiyordu lakin savaşın getirdikleri yahut götürdükleri, onunla birlikte silinip gidebiliyor muydu? Ağaçların yara almış gövdeleri, bir gün kavuşur muydu? Evlerin duvarları ve bahçe çit-leri kendiliğinden onarılır, eskisi gibi olur muydu? Üzerinde atların dörtnala tepindiği ve askerlerin ayakları altında ezilen arazilerde yeniden otlar biter miydi? Savaş fiilen bitse de insanların zihnin-den silinir miydi? Peki ya bu savaş, verdiğimiz yaşam savaşı olsaydı, durum değişir miydi? Yaşam ile insan arasında doğan savaş, hepsin-den de çetin geçerdi. Zafer yahut yenik düşme ile nihayete eren bu mücadelede kazanan da kaybeden de yine insan olurdu. Peki gövdesi zarar gören ağaç, bir daha bitmeyecek olan otlar ve du-varları aşınmış evler?.. Yaşam savaşında bunların hepsi, insanda toplanırdı. Savaş gelip geçer lakin insanlık muhakkak bir şeyleri kaybederdi. Yaşam Savaşı, Charles Dickens’ın diğer eserlerine kıyasla daha geri planda kalmış ve popülerlik düzeyine ulaşamamış olan romanıdır. Zira insanlık, bazen en çok ihtiyacı olanı ve kendisinden izler taşıyanı görmezden gelebilmektedir! Dickens, savaşı bir metafor olarak kullanır ve anlam dünya-sının kapılarını sonuna kadar açık tutar. Okur, Yaşam Savaşı’nın içerisinde kendi mücadelesi ile yüzleşmeye bırakılır.
Noel’i yalnız geçirmek niyetinde olan cimri, merhametsiz ve insanlardan kaçan Scrooge’un evine, Noel arifesinde ötelerden bir misafir gelir. Bu, yedi yıl önce ölmüş olan ortağının ruhudur… Ortağı, Noel akşamı üç hayaletin kendisini ziyaret edeceğini söyledikten sonra ortadan kaybolur. Geçmişi, geleceği ve şimdiki zamanı temsil eden o üç hayaletin ziyareti ile Scrooge şaşırtıcı bir değişime uğrayacak ve bir Noel mucizesi yaşanacaktır…