Название | Balkar Şiir Antolojisi |
---|---|
Автор произведения | Kanşaubiy Miziev |
Жанр | |
Серия | |
Издательство | |
Год выпуска | 0 |
isbn | 978-625-6853-53-9 |
BALKAR ŞİİRİ ANTOLOJİSİ
Balkar Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
Babam Adray ile Annem Abiy’in aziz hatırasına
Balkar Şiiri
Balkarlar, Kuzey Kafkasya bölgesinde EIbrus dağının (Mingi Tau) eteklerinde Rusya Federasyonu’na bağlı Kabardin-Balkar Cumhuriyeti’nde (başkenti Nalçik) yerleşik, yaklaşık 130.000 nüfuslu bir Türk boyudur.
Balkarlar’a en yakın halk, EIbrus dağının öbür tarafında, Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’nde oturan Karaçaylar’dır ve her bakımdan bu iki halk iki ayrı bölgede oturan tek ulustur. Dilleri de Türkologların belirlediğine göre Türk dillerinin Kıpçak grubuna giren Karaçay-Balkar dilidir. Balkarlar ve Karaçaylar bu bölgelerin dışında Türkiye’de, Suriye’de, ABD’de ve Orta Asya Cumhuriyetlerinde oturmaktadırlar.
Tarihçiler; Balkarlar ve Karaçaylar’ın etnik kökenleri ile ilgili kesin bir kanıta varmış değillerdir. Çeşitli tezlerde bu halkların ata babaları olarak Alanlar, Poloveşkler, eski Bulgarlar, İskitler ve Sümerler yer alır. Ünlü tarihçi Lev Gumilöv’un düşüncesine göre: ‘Balkarlar ve Çuvaşlar Eski Türklerden bile önce oluşmuşlardır (L. Gumilöv. Eski Türkler, s. 3). Balkarlar kendilerine Taulu (“Dağlı”) derler, edebiyatta Balkarlar, Malkarlar diye de geçer.
Rusya’da 1917’de gerçekleşen Ekim Devrimi’nden önce ortak bir folklora sahip olan bu ulus, devrimden sonra, Stalin’in milli politikası sonucu ikiye bölündü: Balkarlar Kabardin-Balkar Cumhuriyeti’ne; Karaçaylar da Karaçay-Çerkes Otonom Bölgesine bağlı olarak yaşamaya başladılar, dolayısıyla, edebiyatları da ayrı çizgilerde gelişme göstermeye başladı.
Balkar Edebiyatı kendi kökleri ile folkloruna sıkı sıkıya bağlı olarak gelişmiştir. Bir halkın tarihinde, geleneklerinde, örf ve adetlerinde, psikolojisinde, dilinde, dünyayı kavrayışında folklorun büyük yeri olduğu bir gerçektir. Halk kendi özlemini, beklentisini, umudunu, acısını, haksızlığa karşı direnişini, adalet için mücadelesini oyunlara, türkülere, efsanelere, atasözlerine vb. yansıtmıştır. Balkar Folkloru’nda yapı ve içerik bakımından şu sınıflandırmaya gidilebilir:
Nart Efsaneleri – Söylencesel kahramanlar olan Nartlar hakkında türküler ve hikâyeler;
Mitoloji ve Anane şiiri – Müslümanlık öncesi inanışlarla bağlantılı olan pagan şiiri, büyü sözleri, yakarmalar ve törenlerde, sofrada yapılan dilek konuşmaları (alğışlar, tostlar), avcı şiirleri;
Masallar – Mitolojik masallar, peri masalları, gündelik yaşamla ilgili masallar, hayvanlar hakkında masallar, yalanlar, fıkralar;
Masal dışı nesir – Mitler, söylenceler, destanlar, doğadışı güçlerle ilgili öyküler, yaşanmış olaylar, nasihat öyküleri, mizah ve hiciv öyküleri;
Şarkılar, Türküler – İş türküleri, tarihi kahramanlık türküleri, zorba Dağ beylerine (Taubiy) ve Çarlık Rusya’sı rejimine karşı türküler, aşk türküleri, maniler, taşlamalar, trajik türküler, mizahi şarkılar, Sovyet dönemine ait şarkılar;
Küçük folklor türleri – Sofrada söylenen edebi konuşmalar (alğışayak, tost) ve ilenmeler, ant içmeler, tabular, kör inançlar, fal bakmaları, rüya yorumları, atasözleri, özlü sözler (aforizmalar), bulmacalar;
Çocuk folkloru – Ninniler, eğlenceli şiirler, takılmalar, sayıyla yapılan şakalar, tekerlemeler;
Zikirler – İlahiler.
Balkar şiiri zengin, dipsiz kuyuya benzeyen bu folklordan geniş ölçüde yararlanmıştır. Yazılı olarak bulunmamasına rağmen araştırmacıların halk ağzından toplayıp ortaya çıkarması üzerine ilk şiir örneklerini Daut Haji Şavaev (Şauaylanı Daut Haji) yazdığını yeni öğrenmiş bulunuyoruz. Araştırmacı Hamit Malkonduev’in 2007 yılında hazırladığı 2 citlik kitabından bu halk ozanının Şark’ın ünlü şairleri Nizami’nin, Nevai’nin de kaleme aldığı meşhur destanları: ‘Leyli ile Mecnun’, ‘Tahir ile Zuhra’, Yusuf ile Züleyha’, Karaçay-Balkar dilinde canlandırdığını yeni öğreniyoruz. Balkar yazılı edebiyatının kurucusu olarak da halk ozanı Kâzim Meçiev’i sayıyoruz. İmam olması için babasının ısrarla öğrenmeye zorladığı Arapçaıyı, daha sonra, şiirlerini ana dilinde yazıya dökmek için kullanarak, fiilen, Arap harflerinden bir Karaçay-Balkar alfabesi icat eden Meçiev, ilk şiirlerini 1889’da yazar. Araştırmacı yazar A.Töppeev’e göre Meçiev’in Balkar devrimcisi Soltan-Hamit Kalabekov üzerine yazdığı şiir, yazılı Balkar edebiyatının basılmış ilk kitabı sayılmaktadır. (Dağıstan’ın, bugünkü adı Buynaksk olan, Temirhan Şura kentinde, mart 1918’de basılmıştır).
Balkar Sovyet şairlerinin ilk kuşağı, Sovyet iktidarının yerleşmesi yıllarında (1920-1940) ürünlerini vermeye başlar. Balkar edebiyatı 1934 yılında Maksim Gorkiy’in yönettiği Sovyet Yazarlar Birliği kurucu kongresinde temsil edilir ve Bert Gurtuev, SSCB Yazarlar Birliği üyelik belgesini Maksim Gorkiy’in elinden alır. Bu dönemin özelliği, Sovyet politikasının edebiyat üzerindeki baskıcı uygulamalarıydı. Tantanalı ve tumturaklı şiirlerin bolluğunda, yeni hayatı, komünizmi, kolhoz yaşamını, partiyi, iktidarı ve liderleri övmek zorunluluk haline gelmişti. Böyle bir ortamda yalın, yürekten gelen, yaratıcı eserler ortaya koymak her şairin harcı değildi. Bu zorluklar içinde şiirin niteliğinden ödün vermeden yazılan, ustalığı ve imgesel gücü yüksek, insani değerlere önem veren, felsefi görüşleri derin, halk şiirleri ile bağlantısı güçlü olan eserler de vardı (Meçievıin Ölüm Gelir, Ben Bir İnsan…, Kuliev’in Selam Sabah, Dağ Çayının Şarkısı, Otarov’un Bulutcuk, Dağ Rüzgârı Yavaş Eser vb. şiirleri). Kaysın Kuliev’in 1940’ta yayınlanan ilk kitabının adı bile Stalin döneminin ağır, boğucu politik havasına ters düşüyordu: Merhaba, Sabah!. Yıllar sonra şair kendisi de “bu kitapta şimdi en beğendiğim şey ismidir” derken, bu olguyu ifade eder. Bu dönemin şairlerinden Said Şahmurzaev, Said Otarov, Safar Makitov, Azret Budaev, Hamit Temmoev, Omar Etezov yazılı Balkar edebiyatının ilk yıllardaki gelişmesine katkıda bulunan isimlerdir. Bu dönemde bütün Sovyet edebiyatında olduğu gibi (örneğin Mandelştam, Pasternak, Ahmatova, Tabidze, Vasilyev vb.), Balkar edebiyatında da, baskı rejiminden zarar gören şairler mevcuttu, Örneğin, Ahmadiya Malkarlı, 1935’te asılsız bir ihbar sonucu tutuklanarak 20 yılı aşkın bir süreyi Stalin kamplarında geçirmek zorunda kalmıştır. Diğer şairimiz Hamit Temmoev de bir ihbar sonucu yakalanarak Stalin rejimi’nin en acımasız döneminde, 1937’de kurşuna dizilmiştir.
22 Haziran 1941’de Nazi orduları Sovyetler Birliği’ne saldırdığında Balkar şairlerinin çoğu Sovyet Ordusu saflarında düşmana karşı yiğitçe çarpışmıştır. Savaşa giden K. Kuliev, K. Otarov, B. Gurtuev, M. Gettuev, H. Kuliev, İ. Mammeev, S. Makitov vb. şairler, top ateşlerinin ve bombardıman uçaklarının altında da şiir dizelerini düşünmeyi ihmal etmemişlerdir. K. Kuliev ve K. Otarov’un savaşta yazılan şiirleri, sel gibi akan kanların içinde de barıştan, aşktan, güzel doğa görüntülerinden söz etmektedir ve zor günlerin aşılacağı umudunu taşımaktadır. K. Kuliev’in ‘Oröl şehrinde savaş dumanı/Gelip yerleşti benim sert saçıma,/O siperlerde savaş güneşi/Vurdu kandan lekelenmiş başıma’ sözleri de bunun ürünüdür. K. Otarov’un ünlü: ‘Toprağı beyaz kefen gibi kaplamıştı kar” dizesi de ağır savaş yıllarının şiirsel ürünüdür ve şehitleri gözünde canlandırmasının bir yansımasıdır. Savaş süresince yazılan şiirler, Balkar şiirinin çok değerli bir bölümünü oluşturmaktadır.
Sözü geçen savaşta Balkar edebiyatı Azret Budaev gibi bir evladını kaybeder. Naziler tarafından işkenceyle öldürülen şairin cesedi Çirik Göl’ün sularına atılır.
Savaş henüz sona ermeden, 8 mart 1944’te Stalin ve Beriya yönetiminin aşırı baskısı sonucunda Balkarlarla birlikte Balkar edebiyatı da Sibirya ve Orta Asya’ya sürgüne gönderildi. Kabardin-Balkar Cumhuriyeti’nin adından Balkar sözcüğü çıkarıldı, şairlerin sesi kesildi, Balkar dili yasaklandı, yazı dili yok oldu. Balkar