Bir deniz destanı ve bir aşkın hikâyesi olan İzlanda Balıkçısı’nda, yoksul bir balıkçı olan Yann’ı seven zengin ve güzel Gaud’un saf ve masum aşkını, kısa süren bir mutluluğun ardından kopan fırtınanın yanı sıra deniz de daima varlığını onların yaşamlarında hissettirir. Zorlu bir aşk yolculuğunda eserin kahramanları kadar da okuyucu özlemenin ve hiç haber alamadan beklemenin ne denli acı ve zor olduğunu içinde hissedecektir. «Beklemek, hiçbir şey bilmeden, sürekli beklemek… Artık gerçekten bekleyemeyeceği an ne zaman gelecekti? Ya o zaman ne olacaktı? Bunu bile bilmiyordu, sadece o anın çabuk gelmesini istiyordu.»