Sakat Ruhlar Korosu, Murat Kayalı nın Son on yılda yazdığı şiirlerden seçilmiş bir derlemedir. Gitgide ruhlarımızı kaybettiğimiz bu yeni zamanda, bir şairin insan ruhunu sorgulamasıdır. Aklımızın cevaplayamadığı soruları, kalbimize sormaktır. Belki de Bir şairin kendi kendine konuştuğu zamanlarda aldığı notların toplamıdır. Sizin böyle sorularınız yoktur belki de ve bir cevap aramıyorsunuzdur. İyi şiirler okumayı seven insanların böyle bir şiir kitabını okumak için çok sebepleri vardır, bunu biliyorum. Koroyu dinlemekte yarar var.
Kimi sözler hemen kapıdan dışarıya yoldan geçenlere atılıyordu. Ayaklar altına alınıp, camlara vuruluyordu. Ağıza alınan bir yudum kahve bir sözden daha uzun ömürlü olabiliyordu. İnsanlar acımasızdılar. Söylemeden önce ahengine taptıkları bir sözü ne çabuk dillerinden defedip, onları ne çabuk sahipsiz bırakıyorlardı. Kimileri duyulmadan söyleniyor ve en saf halleriyle bir öksüz çocuk gibi boşlukta kalıyorlardı. Ben bu sözleri topluyordum. Masa altlarından, kırıştırılmış peçetelerin içinden, yarım bırakılmış keklerin yanından alıyor ve dilini aramakta olduğum iç suskunluğuma veriyordum. İnsan dilinden yaralı bu sözleri, acı çeken bu harfleri sahipleniyordum. Ben bu konuşkan insanların döktüğü kelimeleri topluyordum. Ben bu konuşkan insanların yaralı bıraktıkları acı çeken harfleri topluyordum. Kahvenin hatırı var ama sözün hatırı yok anlaşılan. Dilimiz ne kadar keskin Allahım! Nerede bir insan konuşmaya başlasa ortalık bir savaş alanı ve bir sürü ölü, bir sürü yaralı. Kelimeler kan içinde. Bir türlü benimseyemediği varoş diline severek giydirdiği entel dilden ne kadar da memnun, etrafa saçıp savurduğu, tarih kırıntılarından, laboratuvar artıklarından, etnik saçmalıklardan bir haber, ne kadar da mutlu. Konuştukça konuşuyor. Hayatında hiç gitmediği ve gidemeyeceği bir ülkenin herhangi bir kanalını çanak anteninden seyrederken kulağına yapışan o ecnebi kelimenin tınısına aşık, görmüşlüğünün ve evrenselliğinin göstergesi olarak araya sıkıştırır gibi yaparak ama en gereksiz ve en uymaz şekilde bangır bangır telaffuz edişinin zafer sarhoşluğuyla konuşuyor da konuşuyor. Konuşuyor da konuşuyor. Böylesine vahşi ve böylesine orta yerde ve böylesine arlanmasız mı ırzına geçer bir insan kendi cümlelerinin? Ben bu konuşkan insanların namusunu beş paralık ettikleri ruhu yaralı sözleri topluyorum. Kurzbeschreibung:Kimi sözler hemen kapıdan dışarıya yoldan geçenlere atılıyordu. Ayaklar altına alınıp, camlara vuruluyordu.
Utanç
Bir gülüşün yenik düştüğü andır Üzerine kan sıçrayan kitaptan kopan sayfadır Büyük bir uğultunun akabinde Yere bakan insan gözleridir Utanç
Çocukça soruların karşısında kıvranmaktır. Avucunda bir yere koyamadığın boşluk Ve omuzlarında kaldıramadığın görünmez yük – odada en arkaya atılan kötü oyuncak gibi - Güzel atları ezen sevimsiz arabadır Utanç
Kalbini okuyan gözlerin karşısında dururken Sözlerinin yaldızlarının pul pul dökülmesidir
Arınamamaktır dünyanın kötülüğünden İnsanlığın insanı yargılayan cahilliğinden Yarınları uzak kılmaktır sevgiden Utanç
Yere bakan insan gözleridir Utanç
İnsanların göç ettiği,yalnızlığın tavan yaptığı,milyonların susuzluk ve açlık içinde bocaladığı dijital ve dokunmatik bir zamanda yaşıyoruz. Bütün bunlara rağmen umut aynı umut, aşk aynı aşk, sevinç, üzüntü, hırs, ayrılık, acı, gözyaşı aynı gözyaşı. İnsan aynı insan. Kalplerimiz çarpıyor, nefes alıp veriyoruz, herşeye rağmen yaşıyoruz. Eski türkçe bir söz olan cumeyra´nın günümüz türkçesiyle karşılığı güzel demek. Bütün olumsuzluklara rağmen dünya güzel, yaşamak güzel, insan olmak güzel. Bu yüzden bu kitaba Cumeyra / Güzel adını verdim. İnsanın güzelliğini hiç bir zaman yitirmemesini ve edebiyatın da bu güzelliği her zaman bir şiirde dile getirecek güç ve özveriye sahip insanların kalplerinden gelen gerçek ses olarak kalmasını diliyorum. İnsan aynı insan. Kalp aynı kalp. Şiir aynı şiir. Hayat cumeyra.